– 18 –

Hz. İsa’ın göğe yükseltilmesi, ölmemesi, tekrar dönmesi, İslamla hükmetmesi:

İsa a.s daveti taşımak için bir grup oluşturdu mu?

Bir devlet kurmaya çalıştı mı?

Ölmeden göğe kaldırıldı mı?

Tekrar inip İslamla yönetip müslümanların Halifesi olacak mı?

Bütün Yahudi ve Hıristiyanları müslüman yapacak mı?

 Kıyamet gününe kadar Hilafet devam edecek mi?

فَلَمَّاۤ اَحَسَّ عِيۡسٰى مِنۡهُمُ الۡكُفۡرَ قَالَ مَنۡ اَنۡصَارِىۡۤ اِلَى اللّٰهِ‌ؕ قَالَ الۡحَـوَارِيُّوۡنَ نَحۡنُ اَنۡصَارُ اللّٰهِ‌ۚ اٰمَنَّا بِاللّٰهِ‌ۚ وَاشۡهَدۡ بِاَنَّا مُسۡلِمُوۡنَ‏ رَبَّنَاۤ اٰمَنَّا بِمَاۤ اَنۡزَلۡتَ وَاتَّبَعۡنَا الرَّسُوۡلَ فَاكۡتُبۡنَا مَعَ الشّٰهِدِيۡنَ‏ وَمَكَرُوۡا وَمَكَرَاللّٰهُ ‌ؕ وَاللّٰهُ خَيۡرُ الۡمَاكِرِيۡنَ اِذۡ قَالَ اللّٰهُ يٰعِيۡسٰۤى اِنِّىۡ مُتَوَفِّيۡكَ وَرَافِعُكَ اِلَىَّ وَمُطَهِّرُكَ مِنَ الَّذِيۡنَ كَفَرُوۡا وَجَاعِلُ الَّذِيۡنَ اتَّبَعُوۡكَ فَوۡقَ الَّذِيۡنَ كَفَرُوۡۤا اِلٰى يَوۡمِ الۡقِيٰمَةِ ‌‌ۚ ثُمَّ اِلَىَّ مَرۡجِعُكُمۡ فَاَحۡكُمُ بَيۡنَكُمۡ فِيۡمَا كُنۡتُمۡ فِيۡهِ تَخۡتَلِفُوۡنَ‏ فَاَمَّا الَّذِيۡنَ كَفَرُوۡا فَاُعَذِّبُهُمۡ عَذَابًا شَدِيۡدًا فِى الدُّنۡيَا وَالۡاٰخِرَةِ وَمَا لَهُمۡ مِّنۡ نّٰصِرِيۡنَ‏ وَاَمَّا الَّذِيۡنَ اٰمَنُوۡا وَعَمِلُوا الصّٰلِحٰتِ فَيُوَفِّيۡهِمۡ اُجُوۡرَهُمۡ‌ؕ وَ اللّٰهُ لَا يُحِبُّ الظّٰلِمِيۡنَ‏ ذٰلِكَ نَـتۡلُوۡهُ عَلَيۡكَ مِنَ الۡاٰيٰتِ وَ الذِّكۡرِ الۡحَكِيۡمِ‏

 “(Hz. İsa) Onlardan (İsrailoğullarından) kafirliği hissedince şöyle dedi: Allah’a (davet etmede) yardımcılarım kimdir? Havariler şöyle dediler: Allah’ın yardımcıları biziz. Allah’a iman ettik ve Müslüman olduklarımıza şahit ol! Rabbimizin indirdiğine iman ettik ve Resulüne tabi olduk. Bu nedenle bizi şahitlerle beraber kıl! (Kafirler) bir hile kurdular ve Allah (bunu bozmak için) bir hile kurdu, fakat Allah’ın hilesi (gizli planı) daha hayırlıdır. Allah İsa’ya şöyle dedi: Ey İsa seni vefat ettireceğim ve seni katıma yükselteceğim. Kafirlerden seni tertemiz ayıracağım. Sana tabi olanları kıyamet gününe kadar kafirlerin üstünde tutacağım. Sonra bana döneceksiniz. O gün sizin aranızda ihtilaf ettiğiniz konularda hüküm vereceğim. Kafirlere gelince onları dünyada ve ahirette şiddetli azaba çattıracağım. Nitekim onların yardımcıları olmayacaktır. İman edip salih amel yapanlara ise eksiksiz ecirlerini tam verecektir. Oysa Allah zalimleri hiç sevmez. Sana bu okuduğumuz; ayetler ve zikr-i hakimdir.” (Ali İmran 51-58)

Hz. İsa Aleyhisselam İsrailoğullarını Allah’ın dinine davet ederken onların bunu reddettiklerini gördü. Kendisine ve Allah’ın indirdiği İncil’e inanmak istemediklerini, daha doğrusu onların kafirliğini hissedince onlara şöyle seslendi: “Davetimde Allah’ın ensarları, yardımcıları kimdir!” diye sordu. Allah’a davet ederken kim kendisine yardım edecek, nusret verecek, kim onunla beraber daveti yüklenip sebatlık gösterecek bunu bilmek istiyordu. Havariler; “Allah’ın yardımcıları biziz”dediler. Havari’nin manası; yardımcıdır. Bu nedenle, onlara havariler adı verildi.

Rasulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem Ahzab gününde (Hendek savaşında) kendi yerine komutanlık için ez-Zübeyr Radiyallahu Anhu tayin ederek şöyle dedi:

” إن لكل نبي حواريا، وإن حواري الزبير بن العوام”

“Her Nebi için bir havari vardır, benim havari’m ez-Zübey  bin El avam’dır.” (Buhari ve Müslim)

Hz. İsa Aleyhisselam davet ederken tek başına davet etmek istemedi. Zira bir kişinin daveti sınırlıdır. Daveti yüklenen kimse her an zarara maruz kalabilir, hapse atılabilir, sürgün edilebilir veya öldürülebilir. Bu şekilde davet işi durup felç olabilir. Hz. İsa İsrailoğullarının kendisine inanmak istemediklerini hissedince davetinin zarara uğrayacağını anladı. Hemen bir grup oluşturmak istedi. Böylece davet adamlarını aramaya başladı. Ta ki bir grup kimse buluncaya kadar çalıştı. Bu şekilde havariler/yardımcılar veya ayette geçtiği gibi Ensarlar’ı buldu. Bu grup Hz. İsa Aleyhisselam ile birlikte daveti yüklenmeye başladılar. Bunlar şöyle dediler: Allah’ın ensarları (yardımcıları) biziz, Allah’ın dinine yardım edeceğiz, onu yüklenip yükseltmeye çalışacağız. Allah’a iman ettik, Allah’ın tekliğine, vahdaniyetine iman ettik, biz Müslüman olduklarımıza şahit ol!

Müslüman olmak tek ilaha veya Allah’ın vahdaniyetine (tekliğine) inanmakla beraber İslam’ın diğer akaidlerine inanmaktır. Zira, Adem Aleyhisselam’dan Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’e kadar Allah’ın dini İslam’dır. Akide veya inanç tekdir, İslam akidesidir. Şirk koşmadan Allah’a inanmak, melekler, Resul ve peygamberler, Allah’ın indirdiği kitaplar, kıyamet gününe ve Kur’an’da bahsi geçen cennet, cehennem, cinler ve diğer akaidler, kaza ve kader’e iman etmek İslam dininin temelidir. Bu nedenle bütün peygamberler biz müslümanız dediler. Havarilerde biz müslümanız dediler. Ancak şeriat, uygulama ve daveti yüklenme metodunda farklılık bulunur. Zira Allahu Teala Maide suresi 48. Ayette

وَاَنۡزَلۡنَاۤ اِلَيۡكَ الۡكِتٰبَ بِالۡحَـقِّ مُصَدِّقًا لِّمَا بَيۡنَ يَدَيۡهِ مِنَ الۡكِتٰبِ وَمُهَيۡمِنًا عَلَيۡهِ‌

 Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’e indirdiği Kur’an’ın eski kitapları tasdik ettiğini bildirirken Kur’an’ın bu kitaplar üzerinde hakim ve egemen olduğunu açıklıyor. “Bunun manası Kur’an eski kitaplarda geçen akaidleri kabul ediyor, fakat o kitaplara egemendir! Kur’an’ın diğer kitaplara egemenliği akaid hususunda değildir, çünkü akaidleri tasdik ediyor. Onun egemenliği o kitaplarda geçen şeriatları nesh edip kaldırmasıdır. Artık Tevrat’ın veya İncil’in hükümleri geçerli değildir. Bu nedenle Allah Hz. MuhammedSallallahu Aleyhi Ve Sellem’e şöyle seslendi:

فَاحۡكُمۡ بَيۡنَهُمۡ بِمَاۤ اَنۡزَلَ اللّٰهُ وَلَا تَتَّبِعۡ اَهۡوَآءَهُمۡ عَمَّا جَآءَكَ مِنَ الۡحَـقِّ‌

 “Onların (Yahudiler ve Hristiyanlar) arasında Allah’ın indirdiği Kur’an’la hükmet! hakkı terk edip onların arzularına uyma!” (Maide 49)

Eğer Yahudiler ve Hristiyanlar arasında Allah’ın indirdiğiyle hükmetmesi gerekli ve farz ise diğer insanlar arasında da bununla hükmetmek gerekir. Bu ayette; لِكُلٍّ جَعَلۡنَا مِنۡكُمۡ شِرۡعَةً وَّمِنۡهَاجًا ‌ؕ

“Her Peygamber için bir şeriat ve bir metod” kıldık dedi. Bunun manası; eski peygamberlerin şeriatları ve metodları vardı, fakat şimdi kaldırıyoruz, sadece, Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in şeriatı ve metodu kıyamet gününe kadar tek geçerli, uygulanması farz kılınan şeriat ve metottur.

İslam’a davetinin İslam metodu ile organizeli bir grupla yapılması Müslümanlara farz kılındı. İlk günden itibaren Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem sahabeleri ile böyle bir grubu oluşturdu, yetiştirdi ve onlarla beraber daveti yüklenmeye başladı. Allah bu farzı şu ayetle bildirdi:

وَلۡتَكُنۡ مِّنۡكُمۡ اُمَّةٌ يَّدۡعُوۡنَ اِلَى الۡخَيۡرِ وَيَاۡمُرُوۡنَ بِالۡمَعۡرُوۡفِ وَيَنۡهَوۡنَ عَنِ الۡمُنۡكَرِ‌ؕ وَاُولٰٓٮِٕكَ هُمُ الۡمُفۡلِحُوۡنَ‏

 “ Hayra (İslama) davet eden, marufu emreden ve münkeri nehyeden sizden bir grup bulunsun. Felaha kavuşanlar bunlardır’’. (Al-i İmran104)

Hz. İsa Aleyhisselam baştaki ayetten anlaşıldığı gibi ilk zamanlarda tek başına davet ediyordu ve bir grup oluşturmaya yönelmiyordu. kendisi Tevrat’ı ve Musa’yı tastdik ettiği, kendisinin İsrailoğullarından birisi olduğunu düşünerek İsrailoğullarının kendi davetine ve kendisine Allah’ın indirdiği İncil’e inanacaklarını umuyordu. Daha ziyade Allah İsrailoğullarının kendi ellerindeki kitap, Tavrat’a gelen peygamber’e inanıp inmıyacaklarını denemek istedi. Oysa Allah inanmayacaklarını biliyordu, fakat ilmini tecelli ettirmek istedi.

Bilahre İsrailoğullarının öyle olmadıklarını ve ancak çok az bir takım insanların kendi davetini kabul ettiğini görünce, İsrailoğullarının kendisini aleyhine çalışmaya başladıklarını hissedince bir grup oluşturmaya yöneldi. Daha doğrusu Allah kendisine böyle yapmasını vahyetmiştir. Çünkü Allah her nebi için bir metot tayin etmiştir. Nitekim bu grubu oluşturmasaydı onun daveti tamamen yok olacaktı. İsrailoğulları Hz. İsa’yı o asırdaki krala öldürtmek için çalıştılar. Bu kafir kral Hz. İsa’yı öldürtmek için bir grup askerleri gönderdi. Fakat Allah Celle Celaluhu kurtardı. Nitekim bu ayette buna işaret ederek şöyle dedi: “Onlar hile kurdular, fakat Allah’ın hilesi daha hayırlıdır, daha sağlam ve güçlüdür.” Havariler Hz. İsa’nın grubu ve Hizb’i oldular. Onlar onunla birlikte ve Hz. İsa’nın göğe yükselmesinden sonra da daveti yüklendiler. Onlar Allah’ın Hz. İsa’ya indirdiği doğru incile inandıklarını, peygamber İsa’ya tabi olduklarını ilan ederken şöyle dediler: “Rabbimiz bizi şahitlerle beraber kıl.”

Kıyamet günü, daveti yüklenen, davet adamı tebliği ettiği kişilere şahit olacaktır. Bu nedenle İslam ümmeti diğer insanlara İslam risaletini tebliğ ettiğine dair şahitlik yapacaktır. Bakara suresinde 143. ayette Allah Celle Celaluhu bunu bildirdi.

Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem bir grupla beraber daveti yüklendikten sonra bir merhalede devleti kurmak için Ensarları aramaya başladı. Birçok kabile ile temas etti, bu kabilelere şöyle diyordu: “Allah’a ve benim peygamberliğime iman edin ve bana Nusret/yardım verin!” Bazı kabileler tamamen redetti, Amir bin Sas’ oğulları ve Kinde kibilesi gibi bazılar şu şartı koştular: “Senden (Hz. Muhammed’den) yönetim kendilerine ait olmasını” istediler. Rasulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem onların şartlarını reddetti. Şeyban oğulları ise Perslerle anlaştıkları için onlaarla savaşmıyacakları, diğer halklarla savaşacaklarına dair söz verip nusret vermek istediler. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem bunu kabul etmeyerek İslamı kabul edecek ve nusret verecek kimsenin İslamın bütün taraflarını alması gerektirdiğini onlara bildirdi. Hiç bir taviz göstermeyi kabul etmedi. Medine’den gelen ensarlar (yardım eden, nusret verenler) Rasulullah’a; “Eğer sana yardım edersek bize ne vereceksin?!” dediler. Rasullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem onlara; “cennet” dedi. Onlar kabul ettiler. Bu nedenle, davete yardım edecek kimseye ancak cennetle vaat edilir ve müjdelenir. Dünyevi bir isteğe karşı davete yardım edenler tehlike görünce kaçarlar ve mü’min grup veya hizbi rezil ederler. Bu sebeble Hz. Muhammed’in Ensarları ölüme kadar mücadele ettiler ve sebatlılık gösterdiler.

Hz. İsa ve ensarları olan Havariler ölüme kadar mücadele ettiler ve sebatlık gösterdiler. Onlar İsa a.s’a nusret verince sırf Allah için verdiler. Sarf ettikleri sözlerden apaçık şekilde anlaşılır. Bu nedenle kesildiler, hiç taviz göstermediler.

Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem müslümanları onları örnek edinmeye davet edip şöyle buyurdu:

” ألا إن رحى الإسلام دائرة، فدوروا مع الكتاب حيث دار، ألا إن الكتاب والسلطان سيفترقان، قلا تفارقوا الكتاب، ألا إنه سيكون عليكم أمراء يقضون لأنفسهم ما لا يقضون لكم، إن عصيتموهم قتلوكم، وإن أطعتموهم أضلوكم” قالوا يا رسول الله! كيف نصنع؟ قال :” كما صنع أصحاب عيسى ابن مريم، نشروا بالمناشير وحملوا على الخشب، موت في طاعة الله خير من حياة في معصية الله”. (الطبراني- المعجم الكبير 90\20 والمعجم الصغير 2\42 ومسند الشاميين1\379)

“Muhakkaki İslam değirmeni dönmeye devam edecektir. Kitap (Kuran) hangi tarafa dönüyorsa onunla beraber dönün. Muhakkak ki Kitap ile sultan (otorite) birbirinden ayrılacaktır. O halde Kitap’tan hiç ayrılmayın. Öyle emirler (yöneticiler) olacak ki hep kendi lehlerine hüküm verecekler, aynısını sizin lehinize hüküm vermeyecekler. Eğer onlara isyan ederseniz sizi öldürürler, eğer onlara itaat ederseniz sizi saptırırlar”. Bunun üzerine Sahabeler Ey Resulullah! Bu durumda nasıl hareket edeceğiz?  Dediki: “ İsa bin Meryem’in ashaplarının (arkadaşlarının) yaptıkları gibi yapın: onlar testeryle kesildiler ve tahtalar üzerine taşındılar (haça gerilediler). Allaha itaat emek uğrunda ölmek Allaha isyan ederken ölmekten daha hayırlıdır”. (Tabarani’ye ait Elmucem Elkebir 20/90 ve Elmucem Esağir 2/42. Müsned-i Şamiyin 1/379)

Bu sahih hadiste Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem İslam yönetiminin devam edeceği, Kuran’la hüküm edileceği, fakat bir zaman Kitap otoriteden uzaklaştırılacağı ve yöneticiler kendi arzularına göre hüküm edeceklerine dair Allahtan haber veriyor. Bu durumda müslümanların Kitaba bağlı kalmalrını emrediyor, öldürülseler bile ondan hiç uzaklaşmasın, böyle yöneticilere hiç itaat etmesinler. Allah’a itaat ederek ölmek ona isyan ederek ölmekten daha hayırlıdır.

 İşte Mustafa Kemal Hilafeti sultandan, saltanattan (otoriteden) ayırınca, otoriteyi Kitap’tan ayırdı ve Kitap’la savaştı, ona isyan edenleri öldürdü, milleti saptırdı. Onun zalim küfür otoritesi, demokratik laik cumhuriyeti hala mevcuttur, ona isyan edenleri ya öldürür ya hapse atarlar, kendilerine itaat edenleri saptırırlar. Bu durumda müslümanlar bu yöneticilere isyan edip Allaha itaata çağırmaları gerekir. Allah uğrunda ölenlere ne mutlu! Nitekim müslüman sırf Allah için yaşıyor ve ölüyor. Nitekim bunu onlardan isteyerek şöyle buyurdu:

 قُلۡ اِنَّ صَلَاتِىۡ وَنُسُكِىۡ وَ مَحۡيَاىَ وَمَمَاتِىۡ لِلّٰهِ رَبِّ الۡعٰلَمِيۡنَۙ‏       

“ Deki, muhakakki benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm sırf âlemlerin rabbi olan Allah içindir” (Enam 162)

Zira bu hayat geçicidir, önemli olan ahirti kazanmaktır, orada ebedi hayat ve lezzet varır. Bu dünya değerli olsaydı Hz. Mesih a.s veya Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem ona hırs gösterirlerdi, müminlere ölüme kadar Allaha itaat üzerine sebatlık göstermeyi ve zalimlere isyan etmeyi emretmezlerdi.

  İsrail oğulları Hz. İsa’ya uymayınca, onu krala öldürtmek isteyince Allah’a isyan etmeyi ve küfür sistemi olan Roma hükmü altında kalmayı tercih edince Allah onlara büyük azap verdi, hizmet ettikleri Roma kralları vasıtasıyla azap gördüler. Roma kralları yahudileri Filistin’den sürgün ettiler. 2000 sene değişik memleketlerde zilletli olarak yaşadılar, birçok yerde katliama uğradılar. Özellikle Avrupa ve Rusya’da.

 Allah İsa’yı onlardan kurtaracağını ona bildirdi: “seni vefat ettireceğim ve seni katıma yükselteceğim”.

Allahu Teala Hz. İsa’yı kafirlerin ellerinden kurtardıktan sonra ona şöyle dedi: “Ey İsa! Seni vefat ettireceğim.”

Vefat etmek ölmek manasında geçtiği gibi uyutmak manasında da geçer:

Allahu Teala şöyle buyurdu:

اَللّٰهُ يَتَوَفَّى الۡاَنۡفُسَ حِيۡنَ مَوۡتِهَا وَالَّتِىۡ لَمۡ تَمُتۡ فِىۡ مَنَامِهَا‌ ۚ فَيُمۡسِكُ الَّتِىۡ قَضٰى عَلَيۡهَا الۡمَوۡتَ وَ يُرۡسِلُ الۡاُخۡرٰٓى اِلٰٓى اَجَلٍ مُّسَمًّى‌ ؕ اِنَّ فِىۡ ذٰ لِكَ لَاٰیٰتٍ لِّقَوۡمٍ يَّتَفَكَّرُوۡنَ‏

 “Allah nefislere ölüm gelince onları vefat ettirir. Uykusunda ölmeyen nefisleri de vefat ettirir. Fakat ölümüne hüküm verdiği nefisleri (ruhları) tutar, diğer nefisleri belirlenmiş zamana kadar salıverir. İşte bunda düşünen insanlar için ayetler (Allah’ın varlığına ve kudretine dair ibretler) vardır.” (Zumer 42)

Bunun manası; nefis ölecekse ecellerini doldurursa da onu vefat ettirir. Allah Celle Celaluhu İsa’yı vefat ettirdi ve kendi yanına yükseltti. Hz. İsa’nın bulunduğu yerden çekip kaldırdı ve yükseltti. Fakat kâfirler Hz. İsa’yı asla öldürmediler ve haça gerdirmediler. Allahu Teala şöyle buyurdu:

وَمَا قَتَلُوهُ وَمَا صَلَبُوهُ… “Onlar onu öldürmediler, onu haça da germediler.” (Nisa 157)

Yukarıdaki ayette ve şu ayette Allah insanları uyutunca onları vefat ettirmiş olur. Bu hususta şöyle buyurdu:

وَهُوَ الَّذِي يَتَوَفَّاكُم بِاللَّيْلِ …    “Geceleyin sizi vefat ettiren kendisidir.” (Enam 60)

Allah Hz. İsa’yı belirlenmiş zamana kadar vefat ettirmiş olabilir. Nitekim Rasulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in Hz. İsa’nın dönüşüyle ilgili sahih hadisleri vardır:

” كيف أنتم إذا نزل ابن مريم فيكم وإمامكم منكم” (البخاري)

 “Nasıl haliniz olurki, eğer imamınız (halifeniz) sizdeyken Meryem oğlu İsa sizin aranıza inince” (Buhari)

” ثم ينزل عيسى ابن مريم عند المنارة البيضاء شرقي دمشق فيدركه عند باب لد فيقتله” (أبو داود)

“.. Meryem oğlu İsa Dimaşk (Şam)’ın doğusunda beyaz minare yanında iner. Deccal peşinine düşer, ona Lud babında yetişir ve öldürür” (Ebu Davut)

Şöyle de buyurdu:

” والذي نفسي بيده ليوشكن أن ينزل فيكم ابن مريم حكما مقسطا فيكسر الصليب ويقتل الخنزير ويضع الجزية ويفيض المال حتى لا يقبله أحد” (البخاري ومسلم)

“ Canımı elinde tutana (Allah’a) yemine ederim, nerdeyese Meryem oğlu (İsa) aranıza inecektir. Adaletli bir hakemdir, haçı kırar, domuzu öldürür, cizyeyi kaldırır, mal o kadar çok olacak ki kimse onu almayı kabul etmeyecektir” (Buhari ve Müslim).

Yahudilerden ve hıristiyanlardan ve sair kâfirlerden İslamdan başkasını kabul etmeyecektir. Cizyeyi kabul edince kafir kalmasını kabul eder, oysa kabul etmeyecek, onlar müslüman oluncaya kadar onlarla savaşacaktır. 

Şöyle de buyurdu:

” ألا إن عيسى ابن مريم ليس بيني وبينه نبي ولا رسول، ألا إنه خليفتي في أمتي من بعدي، ألا إنه سيقتل الدجال ويكسر الصليب وتضع الحرب أورزارها، ألا فمن أدركه منكم فليقرأه عليه السلام” (الطبراني)  

“İsa ile ben aramızda ne nebi ne resul vardır, o ancak benden sonra ümmetimde benim halifem olacaktır, o Deccali öldürecektir, haçı kıracaktır, domuzu öldürecektir, savaş sona erecektir, sizden kim onun zamanına yetişirse ona selam söylesin” (Taberani).

Savaş sona erince yeryüzünde kâfir kalmamış olur. 

İsa a.s hıristiyan ve yahudilerle savaşak, onlardan sadece İslam’ı kabul edecek, ondan sonra hepsi müslüman olacaklar. Bunu destekleyen ayet şudur:

وَاِنۡ مِّنۡ اَهۡلِ الۡكِتٰبِ اِلَّا لَيُـؤۡمِنَنَّ بِهٖ قَبۡلَ مَوۡتِهٖ‌ ۚ وَيَوۡمَ الۡقِيٰمَةِ يَكُوۡنُ عَلَيۡهِمۡ شَهِيۡدًا‌

“Ehl-i Kitap’tan hiç bir kimse yokturki, ölümünden önce ona (İsa’ya) iman etmiş olmasın. Kıyamet günü onlar üzerine şahit olacaktır” (Nisa 159)

Bu ayet İsa a.s’ın ölmediğini gösterir, hadislerin manasını içerir, tekrar dönecek, ehli kitap olan yahudilerle ve hıristiyanlarla savaşacak, hepsi iman edecek, Müslüman olacaklar.

İsa a.s ölseydi, tekrar dünyaya dönemezdi. Çünkü yukarıda gösterdiğimiz ayet ve birçok ayet ve hadise binaen gerçek ölüm olunca ruh tamamen cesetten çekilir, dönmez, ta kıyamet günü tekrar cestler dirilir ve ruhlar cestlere döner. Ama uykuda cesstten ayrılmaz, Kehf ehli gibi, o gençeler 309 sene uyutuldu.

Buna göre Hz. İsa Aleyhisselam Allah tarafından kâfirlerin ellerinden temiz olarak kurtarıp yükseltti ve onu belli zamana kadar uyuttu. Hadislerde de geçtiği gibi tekrar onu gönderecektir. Hz. Muhammed’in Şeriatına göre amel eder, kâfirlerle savaşır ve haçı kırar. O zamanda Müslümanlar Hz. İsa’ya uyarlar. Bu nedenle Hz. İsa’ya uyan veya tabi olanlar ise Müslümanlardır. Daha doğrusu herkes müslüman olacaktır.

 Nitekim Hristiyanlar yahudiler gibi kâfirdirler. Hz. İsa’nın Allah’ın oğlu olduğunu söylediler. Bunlar kâfirdir (Tevbe30) Bir kısım; “Allah, Ruhul Kudüs ve İsa, bu üçü bir varlık oluşturur” dediler. Bunlar kâfidir. (Maide 73) Bir kısım Hristiyanlar; “İsa Allah’ın ta kendisidir” dediler. Bunlar da kâfirdir. (Maide 17-72) Bir kısım; “İsa ve annesi Meryem Allah’la birlikte birer ilahtırlar” dediler. Bu iddiada bulunanlar da kâfirdir. (Maide 116)

İşte Hristiyanların bütün gurupları kâfirdir. Bu nedenle sadece Müslümanlar gerçek Hz. İsa’ya tabi oldular. Buna göre Müslümanlar kâfir olan Hristiyanlara galip gelecekler. Müslümanların zaferi kıyamet gününe kadar devam edecektir. Bunun manası; İslam’ın üstünlüğünün kıyamet gününe kadar egemen ve hâkim olmasıdır.

Müslümanlar kendilerine ait, İslam’a dayalı devlete sahip olmazlar ise Kâfirlerin üstünde olamazlar. Bu günlerde (ta h. 1342- M. 1924’den bu güne kadar) Hilafetin yıkılışından sonra Müslümanların Kâfirlere mağlubiyetini görüyoruz. Müslümanlar Hilafet devletine kavuşmazlarsa hep kâfirlere boyun eğmiş, mağlup olmuş olurlar ve kâfirler hep onların üstünde olur. Ayette; “Sana tabi olanları kâfirlere üstünde kılacağım” ifadesinden anlaşılan hususta; Hz. İsa’nın Tevhid akidesi ve Hz. Muhammed’in Şeriatına tabi olanlar kâfirlerin üstünde olacak demektir.

Bu günlerde Müslümanlar Hz. İsa hakkında sapık şeyler söyleyen, kâfir olan Hristiyanlara tabi oldular. Onların batıl inançları olan laiklik ve demokrasiye tabi oldular. Sahih hadislerde geçtiği gibi Hz. İsa Hz. Muhammed’in şeriatına tabi olacaktır. Kâfir Hristiyanlarla savaşmada Müslümanların bir önderi olacaktır.

“Sonra bana döneceksiniz. O gün sizin aranızda ihtilaf ettiğiniz konularda hüküm vereceğim.

 Kâfirlere gelince onları dünyada ve ahirette şiddetli azaba çattıracağım. Nitekim onların yardımcıları olmayacaktır.

Sana bu okuduğumuz; ayetler ve zikr-i hakimdir”.

Hepimiz Allah’a kesinlikle döneceğiz, o gün bu ihtilaflar hakkında Allah hüküm verecektir. Bütün hakikat ortaya çıkacaktır.  Hz. Muhammed ve Hz. İsa’ya tabi olan müminler belli olacaktır, üstünlükleri herkese gösterilecektir.

 Kâfirler hem dünyada hem ahirette şiddetli azab görecektir, yardımcı da bulamayacaklardır.

         Tarihi rivayetlere göre Konstantin adlı Rumların kıralı Hz. İsa’nın dinine girmek istedi, fakat eski inancına göre bir din istedi. İnancı teslis (üçlemek)tir. İlahlar üçtür görüşündeler. Hz. İsa’ya tabi olanların bir kısmı bunu kabul ettiler ve şöyle dediler: Kral’a üç ilaha inanırız ve bu ilah zaten birdir. Bu şekilde üç ilah bir ilaha eşittir diye inanmaktadırlar. Bunun manası; Allah babadır, oğlu İsa’dır, Ruhul Kudüs/melek babanın ruhunu Meryem’e nakletti. Zira kral Konstantin ilah ailesine inanıyordu. O inanışa göre; ilahın karısı ve oğlu var, ilah kendisi, baba, oğlu var ve karısı vardır. Bu şekilde Hristiyanlık ortaya çıktı. Oysa Hz. İsa Hıristiyan değildi, Müslümandı. İslam’ın tevhid akidesine inanıyordu. Kendisine tabi olanlarda Müslümandı. (Bakara 136, Maide 111)

Allahu Teâlâ Konstantin ve kendisine tabi olanlara dünyada azab verdi. Fatih döneminde Konstantin’in torunlarına ve ona tabi olanlara Rasulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in müjdesi olan Fatih Muhammed ve ordusu vasıtasıyla dünyada ağır azab verdi. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem bu tarihten yaklaşık olarak 900 seneden önce Müslümanların şehrini fethedeceklerini, Müslümanların emiri ve onun ordusunu övdü. Çünkü o emir ve onun ordusu gerçek mümin idiler. Hz. MuhammedSallallahu Aleyhi Ve Sellem’in dinine tam bağlı idiler, onun dinini uyguluyorlardı ve yaşıyorlardı, onu dünyaya yaymaya çalışıyorlardı.

Hz. İsa’nın dinini değiştiren daallin (sapık olanlar)’la savaşıyorlardı. Her Müslüman her gün namazda “ arapça” “daallin olanlar” dalalete düşenler “Hristiyanlardan bizi sayma! diye okuyup dua ediyor. Eğer bir ordu veya bir asker kendisine Mehmetçik ismini (Fatih Muhammed’e nispet edecekse) takacaksa Fatih Muhammed ve askerleri gibi olacaktır. Yoksa bir ordu biz laikliğin, cumhuriyetin ve demokrasinin bekçileriyiz ve garantörleriyiz derse onlar Fatih Muhammed’in ordusuna mensup olmazlar.

  Müslümanlar iman edip salih amel işlerlerse yeryüzünde halife olurlar. Allah’ın kendilerinden razı olduğu dini egemen ve hâkim kılarlarsa Allah onları emniyet içerisinde yaşatır. Böylece onlar Allah’a ibadette ve dinine uymada başka şeyi katmazlar. (Nur 55) Demokrasi, hürriyetler, cumhuriyet İslam’dandır veyahut laiklik İslam’la çelişmez derlerse bunlar Allah’ın dininde olmayan bir şey katmış, şirk yapmış olurlar. Allah onlara dünyada ve ahirette yardım etmez. Daha doğrusu onlara azab verir.

 İman edip salih amel işlerlerse ecir ve sevaplarını eksiksiz alırlar. Allah hiçbir kimseye zülüm etmez. Kâfire, müşriğe, dinini saptıran ve değiştiren, dinine küfür fikirlerini uyduranlara ağır ceza verir. Bu şekilde onlara zülüm etmiş sayılmaz. Çünkü onlar hak etmişlerdir.

         Allah Kur’an’da Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’e Hz. İsa’nın doğumu, onunla ilgili her hususu, onun dinini değiştirenlerin akıbetini, müminlerin hakikatleri ve elde edecekleri güzel neticeleri bu geçen ayetlerle beyan etmiştir. Bu hâkim zikirdir. Hikmetlerle dolu olan kitaptır. Hikmetler ise doğru, isabetli görüşler ve gerçeklerdir. Buna göre doğru ve isabetli görüş ve hakikatler Kur’an’ı kerimde anlatılmaktadır. Müslümanlar buna bağlandıkça hiç şaşırmaz ve sapmazlar.

Allah Kuran’ın açıklamasını Resulüne bildirdi, birçok ayette Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’e tabi olmak, hükmüne uymak, açıklamasını alıp uygulamak ve onu örnek edimeyi muhkem ayetlerle bildirdi. Kurana inanan kimse buna inanır, yoksa kâfir olur. 

Hadis-i Şerifler ise Allah’tan bir vahiy olup Kuran’ın detaylarını anlatır. Onlara Kur’an’a bağlanıldığı gibi bağlanmak gerekir. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’e Hadis-i Şerifte İstanbul’un (Konstantiniye’nin) fethini müjdeledi. ResulullahSallallahu Aleyhi Ve Sellem’in vefatından yaklaşık olarak 900 sene sonra gerçekleşti.  Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem haşa kâhin değildi. O Allah’ın kendisine vahyettiğini Müslümanlara müjdeledi. Bunun manası, hadis-i Şerif Allah’tan bir vahiydir. Nitekim Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in bütün müjdeleri gerçekleşti. Bir kısım müjdeler daha var: Roman’ının fethi, Filistin’in Yahudilerden Müslümanların elleriyle temizlenmesi gibi… şunu da belirtelim; Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem döneminde Filistinde bir Yahudi dahi yoktu. Raşidi Hilafetin tekrar ikamesi ve benzeri çok müjdelerde vardır. Bunlar elbet gerçekleşecektir. Çünkü bunlar Allah’ın vahyidir.

Şu varki; İsrailoğulları kendilerine ait devlet olduğu zamanda Davut a.s ve Süleyman a.s gibi nebiler tarafından siyaset ediliyordu. Fakat İsa a.s döneminde İsrail oğullarına ait bir devlet yoktu, Roma impratorluğu hükmü altındaydılar ve Allahın dininden sapıp yahudi oldular, sapık akaide sahip olup kâfir oldular.

Bu nedenle İsa a.s tekrar Allahın dinine onları davet etti. Fakat ona iman etmeyip ihanet ettiler, Roma’ya bağlı krala ihbar edip öldürtmek istediler. Allah onu kurtardı, ona benzer bir kişi öldürüldü.

Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyurdu:

«كَانَتْ بَنُو إِسْرَائِيلَ تَسُوسُهُمْ الْأَنْبِيَاءُ كُلَّمَا هَلَكَ نَبِيٌّ خَلَفَهُ نَبِيٌّ وَإِنَّهُ لَا نَبِيَّ بَعْدِي وَسَتَكُونُ خُلَفَاءُ تَكْثُرُ»

“İsrailoğulları nebiler tarafından siyaset ediliyordu. Bir nebi ölünce yerine bir nebi geçiyordu. Benden sonra bir nebi gelmiyecektir. Halifeler olacaktır ve (arka arkaya çoğalacaklar.. (Müslim).

     İşte şimdi müslümanların devleti olmadığı için bu Halifeler de yoktur! Eski Roma’nın uzantısı olan Batıya mahkûm oldular.

     Ama Allahın izniyle müslümanlar yeniden Hilafet devletini kurduktan sonra tekrar Halifeleri çoğalacak kıyamet gününe az bir zaman kalana kadar devam edecektir. Sonunda Mesih İsa a.s gelecek, Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in Şeriatıyla insanları hükmedecek, siyaset edecektir, Deccal’ı ve sair deccalları (aldatıcıları) ve onunla beraber domuzu öldürecektir. Zira Allah İsrailoğullarına domuzu haram kılmıştı, fakat sapık hıristiyanlar domuzu helal kıldılar.

 İsa haça gerilmedi, fakat bçyle iddia edilip onun sembolü olarak haçı edindiler, İsa bunu kıracak, kendisne tabi olduklarını iddia edenlerden cizyeyi kabul etmeyecek: ya müslüman olacaklar ya da onlarla savaşacaktır.

Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem kendi Kureyş halkına karşı davrandığı gibidir, Fetih suresinde 16. ayette Kuran nassıyala ya müslüman olurlar ya da onlarla savaşacaktır. Böylece Mekke halkı fetihten sonra müslüman oldu. Bu Resulullahın ehli için özel hükümdür. Diğer insanlardan cizye kabul edilir, ta ki tekrar Mesih İsa a.s gelinceya kadar sürecktir. Muhmmed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem tahsis edici bir hadisle İsa cizye kabul etmiyecek: Ya İslam ya ölüm hükmü uygulayacaktır.