– 32-

Kıyamet gününde yüzleri beyaz ile kara olanların halleri, insanın aslının mümin olması, ondan sonra kâfir olması, Allah’ın âlemlere zulüm etmemesi, gökler ve yeryüzünün onun mülkü olması;

Neden bir kısım insanların yüzleri beyaz olurken diğer kısmının ki kara olacaktır?

İnsanın aslı mümin olduktan sonra nasıl kâfir olur? Müminlerin görevi nedir?

 Allah kâfirlere azap verince nasıl zulmetmemiş olup adaletli olur?

يَّوۡمَ تَبۡيَضُّ وُجُوۡهٌ وَّتَسۡوَدُّ وُجُوۡهٌ ؕ فَاَمَّا الَّذِيۡنَ اسۡوَدَّتۡ وُجُوۡهُهُمۡ اَكَفَرۡتُمۡ بَعۡدَ اِيۡمَانِكُمۡ فَذُوۡقُوا الۡعَذَابَ بِمَا كُنۡتُمۡ تَكۡفُرُوۡنَ‏  وَاَمَّا الَّذِيۡنَ ابۡيَـضَّتۡ وُجُوۡهُهُمۡ فَفِىۡ رَحۡمَةِ اللّٰهِؕ هُمۡ فِيۡهَا خٰلِدُوۡنَ‏  تِلۡكَ اٰيٰتُ اللّٰهِ نَـتۡلُوۡهَا عَلَيۡكَ بِالۡحَـقِّ‌ؕ وَمَا اللّٰهُ يُرِيۡدُ ظُلۡمًا لِّلۡعٰلَمِيۡنَ‏  وَلِلّٰهِ مَا فِى السَّمٰوٰتِ وَمَا فِى الۡاَرۡضِ‌ؕ وَاِلَى اللّٰهِ تُرۡجَعُ الۡاُمُوۡرُ‏

Kıyamet gününde bir takım kimselerin yüzleri beyaz olur, bir takım kimselerin yüzleri kara olur.  Yüzleri kararmış kimselere şöyle denilecek: imanınızdan sonra kâfir mi oldunuz? Öyleyse kâfir olduğunuz için azabı tadın. Yüzleri ağaranlara gelince;     Onlar Allah’ın rahmeti içindedirler, orada kalıcı olacaklar. İşte bunlar sana hak olarak okuduğumuz Allah’ın ayetleridir. Nitekim Allah hiç bir kimseye zulmetmek istemez. Hâlbuki göklerde ve yeryüzünde ne varsa Allaha aittir. Bütün işler ve durumlar Allaha götürülür. (Ali İmran; 106-109)

Allah c.c kendi emrine uyanların ve uymayanların halleri ve neticeleri hakkında böyle bir tablo çizerek bildirmektedir.

Daha önceki ayette (Al-i İmran 105) Allah Yahudiler ve Hıristiyanlar gibi olmaktan sakındırdı, onlar kendilerine gelen ayetlerden sonra akait hususunda bölündüler ve saptılar. Tevrat’ı ve İncil’i tahrif ederek kâfir oldular. Böylece imanlarından sonra kâfir oldular. Onlar gibi bize Kuran geldikten sonra onun ayetlerini terk ederek veya tahrif ederek kâfir olmamamız konusunda bizi uyardı.

Onların yüzleri kıyamet gününde kara olacaktır. İnsan kötü netice görürse yüzü kızgın olur, asık suratlı olur, böylece yüzü kara olur. Kâfirlere sorulacak: imanınızdan sonra kâfir mi oldunuz? Niye hak geldikten sonra saptınız? Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem size de tekrar hakikati gösterdi, onun hak olduğunu bildiniz, buna rağmen kâfir oldunuz. Allah’ın emrine uymadınız, siz bu gün cehennemde ebediyen kalacaksınız.  

Kıyamet günü ise; hesap günüdür, bundan dolayı o gün her tür kâfir Allah’ın emrine uymadığından dolayı hesap verecektir. Allah’ın emri hem iman etmek hem de salih amel yapmaktır. Eğer insan iman etmezse Allah’ın emrine muhalefet etmiş olur. Aynı anda imandan sonra kâfir olmuş sayılır. Çünkü herkes İslam fıtratı üzere doğar, sonra kâfir olur. Allah c.c şöyle buyurdu:

وَاِذۡ اَخَذَ رَبُّكَ مِنۡۢ بَنِىۡۤ اٰدَمَ مِنۡ ظُهُوۡرِهِمۡ ذُرِّيَّتَهُمۡ وَاَشۡهَدَهُمۡ عَلٰٓى اَنۡفُسِهِمۡ‌ ۚ اَلَسۡتُ بِرَبِّكُمۡ‌ ؕ قَالُوۡا بَلٰى‌ۚ شَهِدۡنَا ‌ۚ اَنۡ تَقُوۡلُوۡا يَوۡمَ الۡقِيٰمَةِ اِنَّا كُنَّا عَنۡ هٰذَا غٰفِلِيۡنَ ۙ‏ اَوۡ تَقُوۡلُوۡۤا اِنَّمَاۤ اَشۡرَكَ اٰبَآؤُنَا مِنۡ قَبۡلُ وَكُنَّا ذُرِّيَّةً مِّنۡۢ بَعۡدِهِمۡ‌ۚ اَفَتُهۡلِكُنَا بِمَا فَعَلَ الۡمُبۡطِلُوۡنَ‏ وَكَذٰلِكَ نُفَصِّلُ الۡاٰيٰتِ وَلَعَلَّهُمۡ يَرۡجِعُوۡنَ‏

“Senin Rabbin Âdemoğullarının sırtlarından zürriyetlerini, nesillerini çıkarttı ve onları kendilerine şahit tutarak şöyle sordu: ben sizin rabbiniz değil miyim? Evet dediler (Kalu bela). Öyleyse Kıyamet gününde biz bundan gafillerden idik; (bunu unuttuk ve onu düşünmedik) demeyin. Yine babalarımız şirk koştular ve biz ondan sonra gelen onların zürriyetleri idik (onlar bizi saptırdılar), öyleyse batıla tabi olanların yüzünden dolayı bizi helake (azaba) düşürecek misin? İşte ayetleri açıklıyoruz, umulur ki (şimdi, kıyamet gününden ve ölüm döşeğine düşmeden önce düşünüp) hakka dönerler.(Araf 172 – 174)

Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu:

“كل مولود يولد على الفطرة. فابواه يهودانه او ينصرانه او يمجسانه كمثل البهيمة تنتج البهيمة” (البخاري ومسلم)

“Her doğan çocuk fıtrat üzerine doğar. Sonra babaları onu Yahudileştirir, yâda Hıristiyanlaştırır veyahut Mecusileştirir. Hayvanlar gibidirler: hayvan ancak hayvanı doğurur’’. (Buhari ve Müslim )

Fıtrat ise İslam’dır, hadisin siyakından ve mefhumundan anlaşılır, yukarıdaki ayetten de anlaşılır ve Allah başka bir ayette fıtratın ne olduğunu açıklayarak şöyle buyurdu:

  فَاَقِمۡ وَجۡهَكَ لِلدِّيۡنِ حَنِيۡفًا ‌ؕ فِطۡرَتَ اللّٰهِ الَّتِىۡ فَطَرَ النَّاسَ عَلَيۡهَا ‌ؕ لَا تَبۡدِيۡلَ لِخَـلۡقِ اللّٰهِ‌ ؕ ذٰ لِكَ الدِّيۡنُ الۡقَيِّمُ ۙ وَلٰـكِنَّ اَكۡثَرَ النَّاسِ لَا يَعۡلَمُوۡنَ ۙ

“Sen yüzünü batıldan uzak olan bu dine (İslam’a) doğru yönelt. İşte Allah’ın fıtratı budur, insanları bunun üzerinde yarattı. Allah’ın yaratılışını hiç bir kimse değiştiremez. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.’’ (Rum 30)

O zaman bir insan kâfir olunca imanından sonra kâfir olmuş sayılır. Kâfir babaları onu saptırıp kâfir yaparlar.

Fakat insanları tekrar İslam’a döndürmek için Allah Resulleri gönderdi ve son olarak Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem’i gönderdi ve kuranı indirdi, artık hiç bir kimse şöyle demesin: gafil idim, gafletteydim, düşünmedim, haberim yoktu, veya bilmiyordum, veyahut Babam ve annem beni saptırdılar.  Herkes araştırsın ve düşünsün, Allah elçisini gönderdi ve onunla beraber kitabını gönderdi. Allah c.c şöyle buyurdu:

رُسُلًا مُّبَشِّرِيۡنَ وَمُنۡذِرِيۡنَ لِئَلَّا يَكُوۡنَ لِلنَّاسِ عَلَى اللّٰهِ حُجَّةٌ ۢ بَعۡدَ الرُّسُلِ‌ؕ                                                  

“işte müjdeleyici ve uyarıcı olan Resulleri gönderdik ki; Resuller gönderildikten sonra Allah’a karşı insanların hücceti ve bahanesi olmasın’’. (Nisa 165)

Yine resuller gelmeden Allah kimseye azap vermez. Yine bu konuda Allah (cc)  Şöyle buyurdu:

وَمَا كُنَّا مُعَذِّبِيۡنَ حَتّٰى نَبۡعَثَ رَسُوۡلًا

 “Bir resul göndermeden hiç bir kimseye azap vermeyiz’’. (İsra 15)

Ayrıca Müslümanların her kâfire daveti götürmeleri farz kılındı. Zira insanlara kıyamet gününde bu kâfirlere tebliğ ettiklerine dair şahitlik yapacaklar. Bunun için de onlara İslam devletinin kurulması farz kılındı, bu devlet yoluyla bütün kâfirlere daveti götürecekler. Bu konuda Allah (c.c) şöyle buyurdu:

وَكَذٰلِكَ جَعَلۡنٰكُمۡ اُمَّةً وَّسَطًا لِّتَکُوۡنُوۡا شُهَدَآءَ عَلَى النَّاسِ وَيَكُوۡنَ الرَّسُوۡلُ عَلَيۡكُمۡ شَهِيۡدًا

“Böylece sizi vasat (adaletli, güvenilir ve hayırlı) bir ümmet haline getirdik ki; insanlara (tebliğ ettiğinize dair) şahit olasınız ve Resul’de (size tebliğ ettiğine dair) şahit olsun’’. (Bakara 143)

Resul insanlara tebliğ etti, bir kısım insanlar Müslüman oldu. İslam’a giren bu insanlar diğerlerine tebliğ edecekler. Böylece resul tebliğ ettiğine dair şahitliği yapacaktır. Ayrıca Resul hem bu tebliğ işini yapabilmek hem de İslam’ı insanlara uygulamak için İslam devletini kurdu. Zira devlet yolu ile tebliğ işi daha güzel ve daha etkili olur. Hem de insanlar İslam’ı pratikte uygulanmış şekilde görürler. Onlara karşı hüccet; ispat etmek için delil daha büyük olur.

Başka tür kâfirler de vardır; Bunlar münafıklardır: Bunlar da imanlarından sonra kâfir oldular. İmanı gördüler ve iman ettik dediler, fakat imanı kalplerine yerleştirmediler. Allah (c.c) onlar hakkında şöyle buyurdu:

ذٰلِكَ بِاَنَّهُمۡ اٰمَنُوۡا ثُمَّ كَفَرُوۡا فَطُبِعَ عَلٰى قُلُوۡبِهِمۡ فَهُمۡ لَا يَفۡقَهُوۡنَ‏

 “Zira onlar ( o münafıklar) iman ettiler, sonra kâfir oldular, böylece kalpleri mühürlendi, onlar hiç bir şey anlamazlar’’.  (Münafıkun 3).

Bir kısım kişiler Müslüman olduktan sonra imanlarını bozdular. Allahu teala şöyle buyurdu:

وَلَا تَكُوۡنُوۡا كَالَّتِىۡ نَقَضَتۡ غَزۡلَهَا مِنۡۢ بَعۡدِ قُوَّةٍ اَنۡكَاثًا ؕ

“İpliğini sapsağlam şekilde büktükten, örgüsünü ördükten sonra çözüp söken kadın gibi olmayın”. (Nahl 92)

Bu tür insanlar özellikle uzun müddet mümin olduktan sonra batıl inançları veya İslam’a ters fikirleri benimsemeye başlarlar. Laiklik, demokrasi, sosyalizm ve buna benzer küfür fikirlerini benimserler. Kâfirleri dost edinip müminlere tercih ederler ve kâfirlerin hesabına çalışmaya başlarlar.

Bazıları da küfrü imanla karıştırırlar veya İmanın bir kısmını kabul eder bir kısmını kabul etmezler. Allah(cc) bu hakikati şöyle açıkladı:

وَيَقُوۡلُوۡنَ نُؤۡمِنُ بِبَعۡضٍ وَّنَكۡفُرُ بِبَعۡضٍۙ وَّيُرِيۡدُوۡنَ اَنۡ يَّتَّخِذُوۡا بَيۡنَ ذٰ لِكَ سَبِيۡلًا ۙ‏ اُولٰٓٮِٕكَ هُمُ الۡـكٰفِرُوۡنَ حَقًّا‌ۚ

“Bir kısmına inanırız bir kısmını inkâr ederiz ve bunların arasında bir yol seçeriz derler. İşte bunlar kâfirlerin ta kendileridir’’. (Nisa 150-151)

İnsan bir ayeti dahi inkâr ederse kâfir olur.

Bazıları hakkı batılla karıştırarak sapık fikirlere sahip olurlar. Allah c.c şöyle buyurdu:

وَلَا تَلۡبِسُوا الۡحَـقَّ بِالۡبَاطِلِ وَتَكۡتُمُوا الۡحَـقَّ وَاَنۡتُمۡ تَعۡلَمُوۡنَ‏

“Bile bile Hakkı gizleyerek hakkı batılla karıştırmayın’’. (Bakara 42’’

Ayrıca o kadar fitneler olur ki insan akşam mümin olarak yatar, sabah kâfir olarak kalkar. Zira mal, makam, şöhret, çocuk, kadın, karşıt grupların kalabalıkları gibi dünyanın fitneleri çoktur. Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu:

“بادروا بالاعمال فان فتنا كقطع الليل المظلم يصبح الرجل مؤمنا ويمسي كافرا ويمسي مؤمنا ويصبح كافرا يبيع دينه بعرض من الدنيا”. (مسلم، الترمذي، احمد)

“ Salih amelleri yapmaya başvurun, zira gece karanlıkları gibi fitneler olacak ki adam sabahta mümin iken akşam kâfir olur, yine akşam mümin olarak yatar kâfir olarak kalkar, dinini dünyanın bir şeyine karşı satar’’. (Müslim, Tirmizi, İbni hanbel)

Müminler ise Allah’ın rahmeti içinde ebediyen kalacaklar. Bunun manası cennette ebediyen kalacaklardır. Onların yüzleri karşılaştıkları neticelerden dolayı bembeyaz olur. Mecazi manada insan güzel netice elde ederse yüzü beyaz olur. Geçekte yüzleri de beyaz olacaktır. Bunlar hiç değiştirmeden ve karıştırmadan iman üzerine ve bunun meyvesi olan Salih amel yaparak vefaat eden kimselerdir. Hem dinlerini kendileri üzerine uyguladılar hem de diğerlerine götürdüler hem de onun devletini kurmak için mücadele ettiler. Daha önce (Al-i İmran suresinde 102, 103 ve 104) te beyan edildi.   

Allah Resulüne bu ayetleri okuyoruz diyor.  “okuyoruz” çoğul ifadesini kullanıyor. Arapçada çoğul ifadesi kullanılınca orada bir kişiden fazla var demektir. Allah subhanehu ve teala çoğul ifadesini çok kullanıyor. Bunun manası Allah(c.c) yarattığı başka güçlere yaptırıyor. Allah(c.c) Cebrail a.s vasıtasıyla kuranı Resulüne indirerek okuttu. Cebrail a.s Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem’in yanına gelir ona ayetleri okur ve ezberletirdi. Ondan sonra O’da sahabelerine okudu ve öğretti. Sahabelerde onu diğerlerine okudu ve öğretti. Böylece nesilden nesile, bu güne kadar devam ederek bize ulaştı. Aynı anda Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem kâğıtlara yazdırdı, ondan sonra sahabeler bunu bir kitap haline getirdiler. Halife Osman r.a 7 nüsha yazdırdı. Ondan sonra Müslümanlar bunu çoğaltmaya başladılar.

Bu ayetler haktır; kâfir olanların cehennemlik ve ölüme kadar imanlarını değiştirmeyip iman üzerinde vefaat edenlerin cennetlikler oldukları haktır, gerçektir. Kâfirler cehennemde yanacaklar ve müminler cennette nimetler içerisinde yaşayıp yiyecek, içecek ve her güzel şeyleri elde edecekler.

Allah kullarına zulmetmez, onlar için de zulüm istemez. Resulü ve kuranı gönderdikten sonra kimsenin bahanesi kalmadı. Ona hüccet gösterildi, kesin delille ispatlar yapıldı. Hiç bir kimse demesin ki gafil idim, bilmiyordum, haberim yoktu, haberdar olmadım, düşünemedim gibi bahaneler ortaya atmasın. İnsanlara tebliğ edildikten sonra hüccetleri ve bahaneleri kalmaz. İnanmayanlara ve imanlarını terk edenlere azap vereceği de haktır, zulüm değil, adalettir.

Nitekim bütün işler Allah’a döndürülür, karar sahibi odur, herkesin imanına ve ameline göre muhasebe ederek ceza verir. Hâlbuki gökleri ve yeryüzünü yarattı. Bunların sahibi de odur. Bunların içinde bulunan ve üzerinde yaşayanların tümü Allah’ın mülküdür. Allah akil ve baliğ insanları güçlerine göre mükellef kılar. Böylece Allah’ın adaleti tecelli eder. İnsanı yapamayacağı şeyden sorumlu tutmaz. Öyleyse insan yapabileceği işi yapmazsa ona ceza verilmesi haktır. Bu nedenle kâfirler Allah’ın vereceği cezayı da hak etmiş olurlar, onlara hiç zulmetmemiş olur. Yüce Allah niye onlara zulmetsin ki, onlara hiç muhtaç değildir. Gökler ve yeryüzü onundur.