– 39-

Faizi kat kat yemekten nehyetmek, bunu yiyenlerin ağır cezası ve

Allah’a ve Resule itaat etmekle rahmete kavuşmak;

Faizi kat kat yemekten maksat nedir?

 Bunun cezası nedir?

Allah’a ve Resulüne itaat etmenin neticesi nedir?

 İslam Hilafet devletinde bununla ilgili icraat ve borçlanma nasıl olacaktır?

يٰۤـاَيُّهَا الَّذِيۡنَ اٰمَنُوۡا لَا تَاۡكُلُوا الرِّبٰٓوا اَضۡعَافًا مُّضٰعَفَةً وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمۡ تُفۡلِحُوۡنَ‌ۚ‏﴿۱۳۰﴾ وَاتَّقُوا النَّارَ الَّتِىۡۤ اُعِدَّتۡ لِلۡكٰفِرِيۡنَ‌ۚ‏ ﴿۱۳۱﴾ وَاَطِيۡعُوا اللّٰهَ وَالرَّسُوۡلَ لَعَلَّكُمۡ تُرۡحَمُوۡنَ‌ۚ‏ ﴿۱۳۲﴾ 

 “Ey iman edenler! Riba (faizi) kat kat yemeyin ve Allah’tan korkun, umulur ki felaha kavuşursunuz. Kâfirlere hazırlanan ateşten sakının Allah’a ve Rasule itaat edin, umulur ki size merhamet edilsin.” (Âli İmran 130-132)

Allah CelleCelâlehû 100. ayetten itibaren mü’minlere bir takım önemli emir, nehiy ve sakındırmaları gösterdi. Mü’minleri ehli kitap olan Yahudiler ve Hristiyanlara uymak ve itaat etmelerinden sakındırdı, onlara uyarlarsa veya itaat ederlerse imanlarından olacaklarını, bu nedenle Allah’tan hakkıyla korkmalarını emretti.

Bunun manası Yahudilerden, Hristiyanlardan ve diğer kâfirlerden değil yalnız Allah’tan korkmanın gerektiğidir. Yine İslâm üzere veya Müslüman olarak ölmek için çalışmayı da emretti. Çünkü kâfirlere veya onların fikirlerine uyarlarsa sapıp Müslümanlıklarından olurlar. Yine Allah’ın dinine sarılarak birleşmelerini ve ondan yüz çevirerek bölünmelerinden sakındırdı. İslâm’a davet eden, Allah’ın emirlerini ve nehiylerini insanlara gösteren en az bir grup veya bir hizb tesis etmelerini emretti.

Bu grup ve hizbler tesis edilirken Yahudi ve Hristiyanların inanç ve kitapları üzerinde ihtilafa düşüp bölündükleri gibi bölünmemelidirler.  Öyleyse Müslümanların grupları iman, Allah’a davet, O’nun emirleri olan marufu emretmek ve nehiyleri olan münkeri nehyetme işleri üzerinde birleşmelidir. Ancak farklı içtihatlara sahip olabilirler.

Yine ehli kitabın mü’minlere karşı düşmanlıklarını ve besledikleri kin ve buğuz gösterildi. Onlardan sırdaş edinmeleri nehyedildi. Ondan sonra mü’minlerin meleklerle desteklendiğini gösterdi. Böylece mü’minler Allah’a tam bir güvenle güvensinler, Allah’ın düşmanı olan kâfirleri hiç dost edinmesinler, Allah’ın zaferi kendilerine yetişinceye kadar sabretsinler ve tüm eziyet ve meşakkate tahammül göstersinler. Bu güven yoksa veya sarsılırsa kâfirlere uyarlar, onları dost edinirler ve onlardan yardım beklerler, bu durumda Allah onları düşmanlara bırakır ve yardım etmez, tersine onları hem dünyada hem de ahirette alçaltır.

Bundan sonra Allah mü’minleri pek önemli bir meseleden sakındırdı, bu ise; riba yani faiz yemektir. Kat kat yemelerinden sakındırırken bu az faize müsaade verdi demek değildir. Tersine faizin her türünü nehyetti. Ancak ilk cahiliyede böyle bir adet veya bir kanun vardı. Biri zamanında borcunu ödemeyince faiz koyarlar ve geciktikçe de faizi artırırlardı. Bu şekilde faiz katlanıyordu. Misal olarak biri eğer yüz dinarı belli zamana kadar borçlanıp ödeme zamanı geldiğinde ödeme yapamazsa alacaklı borçluya şöyle derdi: “Süreci uzatırım ama fazlasıyla veya iki kat vereceksin.” Bu şekilde kat kat faiz yiyorlardı.  Bu uygulama günümüzdeki ikinci cahiliye olan kapitalist sistemiyle aynıdır. Eğer bir kişi borçlanırsa veya bir şeyi borçla satın alırsa zamanında ödemeler yapmadığında hemen faiz koyarlar veya arttırırlar ve zaman geçip ödemeyi geciktirirse veya ödemezse faiz yüksek oranla artar. Yine aldığı borca faizin faizi ekleniyor. Zaman uzadıkça borçlar katlanıyor. Böylece kat kat faiz yenilir.

 Allah; cahiliye sisteminden kurtulup İslâm’la müşerref olup mü’min sıfatını taşıyan kimseleri cahili sistemdeki fikir, kanun ve davranışlardan sakındırdı. Ancak bu şekilde felaha kavuşacaklarını bildirdi.

Felahın manası başarı elde etmektir. Şeri manası Allah’ın rızasını ve ödülünü kazanmaktır. Bunun tersi başarısızlıktır, Allah’ın gazabına ve azabına maruz kalmaktır.

Bu başarı hem dünyada hem ahirette olur, mutluluk gerçekleşir. Şems Suresi 7 ile 10. ayetlerinde gösterdiği gibi;

وَنَفۡسٍ وَّمَا سَوّٰٮهَاۙ‏ ﴿۷﴾  فَاَلۡهَمَهَا فُجُوۡرَهَا وَتَقۡوٰٮهَاۙ‏ ﴿۸﴾  قَدۡ اَفۡلَحَ مَنۡ زَكّٰٮهَاۙ‏ ﴿۹﴾  وَقَدۡ خَابَ مَنۡ دَسّٰٮهَا ؕ‏ ﴿۱۰﴾ 

“Allah nefsi yarattı, onda fenalık ve takvalılık kabiliyetlerini yarattı, yani insan fena olabileceği gibi takvalı da olabilecektir. Böylece; kim nefsini temiz tutmaya çalışırsa iflah olur; (أفلح) felaha kavuşur, başarılı olur. Kim nefsini kirletirse (خاب) (hab) ziyana uğramış veya başarısız olur”.

Ayrıca, daha önce Bakara Suresi’nin son ayetlerine doğru 275. 281. ayetlerinde faizi haram kılarken faizi yiyenleri şeytanın dokunup çarptığı kimseler gibi kalkarlar diye tarif etti. Faizden bir zerre kadar varsa onu terk etmeyi emretti. Faizi terk etmeyenlere savaş açtı. O’nun Rasulü de onlara savaş açtı. Rasulü vefat edince yönetimde Rasul’ün halefi olan veya yerine geçen Halifeler de onlara savaş açtı. Bunun manası İslâm Devleti faizi yiyenlerle savaşır, ahirette de Allah onları ağır azaba uğratır. Nitekim İslâm Devleti tebaasına faizsiz borç vererek yardım eder. Eğer fakirse hibe olarak verir. Faizle çalışacak bankalara müsaade etmez, fertler veya kuruluşlar birbirlerinden borçlanırsa veya alış veriş yaparlarsa kesinlikle faizle yapamazlar. Yapanlara ağır ceza verilir. Bakara suresine yaptığımız tefsire müracaat edebilirsiniz, bu konuyu geniş şekilde izah ettik.

Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Allah’ın vahyine binaen en büyük yedi günahı sayarken faizi de saydı ve şöyle buyurdu:

” اجتنبوا الموبقات السبع! قالوا يا رسول الله وما هن؟ قال: الشرك بالله، والسحر، وقتل النفس التي حرم الله إلا بالحق، وأكل الربا، وأكل مال اليتيم، والتولي يوم الزحف، وقذف المحصنات الغافلات المؤمنات” (متفق عليه)

“En büyük yedi günahtan sakının. Sahabeler dediler ki nedir onlar ey Allah’ın Rasulü? Şöyle buyurdu: Şirk (Allah’la beraber ortak kılmak), sihirbazlık (büyü yapmak), haksızca Allah’ın haram kıldığı nefsi öldürmek, riba veya faizi yemek, yetimin malını yemek, savaştan kaçmak, iffetli mü’min kadınlara iftira atmaktır.” (Buhari, Müslim ve Nesai)

Bu nedenle faiz yiyenlerin cezası çok ağır olur, ölüme kadar ulaşır. Çünkü cezaları ölüm olan günahlarla beraber sayıldı ve onlar Cehennem ’de uzun müddet kalacaklardır. Özellikle ısrarlı olurlarsa veya tekrarlarsa böyledir. Bakara Suresi 275. ayette bu husus açıkça beyan edildi ve ahirette cezasının cehennem olduğu ve orada uzun müddet kalınacağı bildirildi. Böyle ise tövbe etmeyenlerin dünyada ağır cezaları vardır. Zira bir şeyin ahirette cezası ağır ise dünyada Hilafet devleti tarafından da ağır olur.

Bu nedenle faizi kat kat yemeyin ayeti indirildikten hemen sonra şu ayet indirildi:

 وَاتَّقُوا النَّارَ الَّتِىۡۤ اُعِدَّتۡ لِلۡكٰفِرِيۡنَ‌ۚ‏

“Kâfirlere hazırlanan ateşten sakının.” Faizi yiyen kimsenin cezası; kâfirler için hazırlanmış olan Cehenneme onlarla beraber girmektir. Bunun arkasında şu ayeti indirdi:

 وَاَطِيۡعُوا اللّٰهَ وَالرَّسُوۡلَ لَعَلَّكُمۡ تُرۡحَمُوۡنَ‌ۚ‏

“Allah’a ve Rasul’e itaat edin, umulur ki size merhamet edilsin.”

Merhametin tersi azaptır. Eğer Allah ve Rasulü’ne isyan edip faizi yerseniz size ağır ceza vardır, Allah ve Rasulü size karşı savaş açarlar. Dünyada Rasul varsa veya yönetimde onun yerine halife varsa size ağır ceza verecektir. Nitekim Rasul SallAllahu Aleyhi ve Sellem veda hutbesinde her tür faizi yasakladı ve cahiliyeden kalan amcalarının faizlerini kaldırıp sildi. Bu şekilde örneklik gösterdi. Nitekim herhangi bir yasak gelirse Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem başta kendisine ve akrabalarına uygulardı. Misal olarak evlatlık edinmek yasaklanınca önce Rasul SallAllahu Aleyhi ve Sellem kendi üzerinde uyguladı. Daha önce Zeyd bin Muhammed adını taşıyan evlat edindiği Zeyd bin Harise’yi ailesine nispet etti. Zira devlet reisi, Halife veya diğer tüm sorumlular hükmü veya kanunu önce kendi üzerine uygularlar. Zalim demokratik sistemdeki gibi yöneticilere ve parlamento üyelerine ayrıcalık veya dokunulmazlık adaletli İslâm sisteminde yoktur.

Faizin illeti, yani; neden yasaklandığı, Allah ve Rasulü tarafından hiç gösterilmedi. Zira illetli olsaydı sebeple beraber hüküm gelecekti. Sebep veya illet kalkarsa yasaklık kalkar. Bu nedenle bu hüküm hep bakidir, yasaklık devam etmektedir.

Burada Allah iman edenlere hitap edip faizi yasaklarken mümin olmayanlara faizi yemek serbest demek değildir. Bakara suresinde 275. 281. ayetlerinde faizi haram kılarken kâfirler kendileri muhatap olduklarını hemen anladılar ve dediler ki niye faiz haram olsun, o alışveriş gibidir dediler. Zira oradaki hitap geneldir:

اَلَّذِيۡنَ يَاۡكُلُوۡنَ الرِّبٰوا لَا يَقُوۡمُوۡنَ اِلَّا كَمَا يَقُوۡمُ الَّذِىۡ يَتَخَبَّطُهُ الشَّيۡطٰنُ مِنَ الۡمَسِّ‌ؕ ذٰ لِكَ بِاَنَّهُمۡ قَالُوۡۤا اِنَّمَا الۡبَيۡعُ مِثۡلُ الرِّبٰوا‌ۘ‌ وَاَحَلَّ اللّٰهُ الۡبَيۡعَ وَحَرَّمَ الرِّبٰوا‌

“Riba (faiz) yiyenler, şeytanın çarptığı kimselerin kalktığı gibi kalkarlar, çünkü alışveriş faiz gibidir dediler. Oysa alışverişi helal, faizi haram kıldı”.

Ondan sonra Allah bunlara şöyle buyurdu:

وَمَنۡ عَادَ فَاُولٰٓٮِٕكَ اَصۡحٰبُ النَّارِ‌ۚ هُمۡ فِيۡهَا خٰلِدُوۡنَ‏ يَمۡحَقُ اللّٰهُ الرِّبٰوا وَيُرۡبِى الصَّدَقٰتِ‌ؕ وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ كُلَّ كَفَّارٍ اَثِيۡمٍ

“Fakat kim tekrar faiz işine dönerse bu tip insanlar cehennem ehlinden olurlar. Bunlar orada kalıcı olurlar. Allah faizi yok eder ve sadakları arttırır (bereketlendirir). Allah hiç bir kâfiri ve günahkârları sevmez.

Bu şekilde faiz hem Müslümanlara yasak olduğu gibi kâfirlere de yasaktır, onların da Hilafet devletinde faiz muamelesi yapmalarına müsaade edilmez, Hilafet gölgesinde yaşayan kâfirler bu muameleleri yaparlarsa Müslümanlar gibi ağır cezaya çarptırırlar. Zira bütün muamelat ve ukubat Müslümanlara uygulandığı gibi onlar da uygulanır.

Faizin faydalarına ve zararlarına bakmadan faiz her zaman ve halde haram kalır. Hiç bir zaman maslahat veya zaruret illet olmaz ve bu nedenle serbest bırakılamaz. Bunu yapanlara karşı Allah ve Rasulü savaş açmıştır. Faiz ile iştigal edenler ölüm kendilerine ulaşmadan hemen tövbe etmeli ve bu büyük günahtan vazgeçmelidirler ki Allah’ın merhametini görsünler. Yedikleri faizi temiz malından ayırıp ellerinden çıkarsınlar, kendi ellerinde kalmasın, çocuklarını haram malla beslemesinler. Allahtan korkmuyorlarsa Allah’ın azabı kendilerine gelinceye kadar devam etsinler, zira kendilerine cehennem hazırlandı, o gün büyük pişmanlık duyacaklar.

Allah’ın izniyle yakın zamanda Hilafet kurulursa bankaları kaldıracaktır, Beytulmal’ı kurup insanlara faizsiz borç verilecektir. İnsanlar faiz almadan da mallarını Beytulmal’a koyup muhafaza edebilirler, istedikleri zaman çekebilirler. İnsanlar faizsiz birbirlerine borç verebilirler. Borç veren Müslüman sevap alır, Hilafet devleti bunu garanti eder, borcu ödemede oyalama yapanları ödemeye zorlar ve ceza verir. Fakat o devlet kurulunca imani atmosfer hâkim olur, insanlar birbirlerine güvenirler, kimse kimseyi aldatmaya çalışmaz, Allah korkusu yayılır. Ayrıca marufu emretmek ve münkeri nehyetmek yayılır, bir insan başka insanın hakkını yiyecekse toplum onun aleyhine olur, rezil olur. Allahtan korkmayan devletin cezasından korkar, toplumun cezasından da korkar. 

Böylece Allah’a ve Resulüne itaat gerçekleşir, insanlar cehennem azabından korunur, dünya ve ahiret saadetine de kavuşurlar.