-2-

Bu ayetlerde şu hakikatleri açıklıyoruz:

  • Yetimlerin hakları
  • Birden fazla kadınla evlenmek
  • Kadınlar arasında adaletin sağlanması
  • Kadının mehir hakkı
  • Koca ve babanın mehirden alması

Vasi yetim kızla evlenebilir mi?

Birden fazla kadınla evliliğin illeti veya sebebi var mıdır? Kadınlar arasında adaletin sağlanması mümkün müdür?

Mehir evliliğin şartı mıdır?

Koca veya baba mehirden bir şey alabilirler mi?

وَاِنۡ خِفۡتُمۡ اَلَّا تُقۡسِطُوۡا فِى الۡيَتٰمٰى فَانْكِحُوۡا مَا طَابَ لَـكُمۡ مِّنَ النِّسَآءِ مَثۡنٰى وَثُلٰثَ وَرُبٰعَ‌ ‌ۚ فَاِنۡ خِفۡتُمۡ اَلَّا تَعۡدِلُوۡا فَوَاحِدَةً اَوۡ مَا مَلَـكَتۡ اَيۡمَانُكُمۡ‌ ؕ ذٰلِكَ اَدۡنٰٓى اَلَّا تَعُوۡلُوۡا وَاٰ تُوا النِّسَآءَ صَدُقٰتِهِنَّ نِحۡلَةً‌ ؕ فَاِنۡ طِبۡنَ لَـكُمۡ عَنۡ شَىۡءٍ مِّنۡهُ نَفۡسًا فَكُلُوۡهُ هَنِيۡٓــًٔـا مَّرِیۡٓـــٴًﺎ

Eğer yetim kızlara adil davranmamaktan korkarsanız onlar dışında size hoş gelen kadınlar ile ikişer, üçer veya dörder evleniniz. Eğer aralarında adaleti uygulayamayacağınızdan korkarsanız bir kadınla evlenin ve onunla yetinin veya sahibi olduğunuz cariyelerinizle yetinin. İşte, haksızlık etmemeniz için en azından bunu yapacaksınız. (3) Kadınlara mihrlerini herhangi bir karşılık olmaksızın seve seve verin. Eğer kadınlarınız gönül rızalarıyla mihrin bir kısmını size vermek isterlerse onu alın ve afiyetle yiyin. (4)

Zübeyr’in oğlu Urva, teyzesi olan Hz. Ayşe’ye şu ayetin manasını sordu: “Eğer yetim kızlara adil davranmamaktan korkarsınız onlar dışında size hoş gelen ikişer, üçer ve dörder kadınlarla evlenin..”?

Hz. Ayşe şöyle cevap verdi: “Ey yeğenim! bir yetim kız kendi velisinin kucağında yetişir, ondan sonra velisi o kızın malına ve güzelliğine göz dikip en düşük mehirle onunla evlenmek ister. (Bu ayette) Tam mehir vermeden onlarla evlenmekten nehy edildiler ve bu durumda başka kadınlarla evlenmeye emredildiler”. (Buhari, Tabari)

Burada veliden maksat vasi olan kimsedir. Zira kendisi yetim kızın velisi olur. Yetime ve malına bakmak için bir veli veya vasi tayin edilir. Aynı anda reşit oluncaya kadar ondan sorumlu olur. Marufa göre ücret te alabilir. Yetime ve malına baktığı ve ondan sorumlu olduğu için veli denilir. Allah şöyle buyurdu:

وَلَا تَقۡرَبُوۡا مَالَ الۡيَتِيۡمِ اِلَّا بِالَّتِىۡ هِىَ اَحۡسَنُ حَتّٰى يَبۡلُغَ اَشُدَّهٗ‌ۚ

“ Yetimin malına yaklaşmayın (dokunmayın), ancak en güzel şekilde dokunabilirsiniz. Taki gücüne erinceye kadar durum böyle devam eder” (Enam 152)

Yetimin malı velisi yanında bir emanet olarak kalır, ona dokunamaz. Ancak o malı ticaret gibi bir yolla çoğaltmak isterse onu çalıştırır. Raşidi Halife Ömer r.a yetimlerin mallarını mudarebe şirketi kurarak tüccarlara verdi. Sermaye yetimin malı, beden tüccarın emeğidir. Taki bu yetim malını idare edebilecek güç sahibi oluncaya kadar veli veya vasi yanında kalır. Ayrıca yetime bakma masraflarını çevrede bilindiği şekilde onun malından alabilir.

Gücüne erinceye kadar ifadesi baliğ, akil ve rüşt sahibi oluncaya kadar demektir. Rüşt sahibi veya reşit kimse ise hem baliğ, hem akil hem de olgundur, malını idare edebilecek kimsedir.  Sadece baliğ ve akil olması yeterli değildir, bunun ötesi reşit olabilmesi gerekir.  Allah şöyle buyurdu:

فَاِنۡ اٰنَسۡتُمۡ مِّنۡهُمۡ رُشۡدًا فَادۡفَعُوۡۤا اِلَيۡهِمۡ اَمۡوَالَهُمۡ

“Reşit olduklarını hissederseniz kendilerine mallarını verin”. (Nisa 6)

Müslüman yetimlerden sorumlu olunca, her hangi bir şekilde mallarına göz dikmeyecektir. Yetim kız olursa ve bu kıza babasından yüklü mal miras olarak kalırsa, onun velisi (vasisi), reşit oluncaya kadar ona bakar ve onun malını yönetir. Reşit olunca onun malına ve güzelliğine göz dikip az mehirle de evlenmeye kalkışır. Veliler veya vasiler bundan nehyedildiler, ya emsali gibi tam mehirlerini vereceksiniz ya da onları bırakın ve başka kadınlarla evlenin, o kadınlarla ve aileleriyle istediğiniz mehir üzerinde anlaşarak onlarla evlenin, hem de iki veya üç veyahut dört kadınla aynı anda evlenebilirsiniz. Fakat bu kimseler kimsesiz kızların mallarına göz dikmesinler ve onun emsali olan diğer kızlarından daha az mehirle evlenmesinler. Bu zulüm olur.

Allah c.c bu vasilere şu manalarla hitap ediyor; kadınlar çoktur, bundan başka kadınlarla evlenin, isterseniz iki, üç veya dört kadınla evlenin, ama sakının bu yetim kızlara zulüm etmeyin. Başka kız veya kadın babası gibi gerçek velisi varsa onlarla istediğiniz mehir üzerinde anlaşabilirsiniz. Ama bu yetim kızların kimseleri yoktur, sadece onun vasisi var, hem velisi oluyor hem de kıza talip oluyor, kendisi istediği fiyatı biçmeye çalışır! Böylece Allah c.c onlara mehrin değerini gösterirken eğer adil davranmamaktan korkarsınız, adalet yapamayacağınızdan endişe ederseniz en iyisi başka kadınlarla evlenin, hem de aynı anda dört kadına kadar evlenebilirsiniz. Burada Allah c.c bu konuda hüküm verirken başka hüküm de gösteriyor, bu ise, aynı anda dört kadına kadar erkek Müslümana evlenme müsaadesi de veriyor ve sayıyı da sınırlandırıyor. Çünkü cahiliye de sınırsız kadınlarla evlenebiliyorlardı, dört beş altı on kadınla evleniyorlardı, hatta yarışıyorlardı, onlardan biri şöyle diyordu; falan kişi o kadar kadınla evlendi, beni onun kadar evlenmekten engelleyen nedir? Bu durumda yeterli malı yoksa baktığı yetimin parasına göz dikip ondan alıyordu veya babasından para kalan yetim kızlarla evleniyor, mallarına sahip oluyordu.  Allah c.c bunu yasakladı ve dört kadından daha fazla kadınla aynı anda evlenmeyi yasakladı. Bundan dolayı bazı kimseler İslam’a girdiğinde dört kadından daha fazla evliyse Resulullah Sallallahu Aeyhi Vesellem bunlardan dört kadını seçip diğerlerini boşamayı emrediyordu.

Allah c.c aynı anda “iki veya üç veya dört kadınla evlenin” buyuruyor. Bu bir emirdir. Daha fazla evlenemezsiniz, beşer veya onar kadınla evlenemezsiniz. Adet mefhumuyla amel edilir; aynı anda dört kadından fazla kadınla evlenemezsiniz diye mefhumu vardır. Zira bu cahiliyede serbest idi, hicretten 8 yıl sonra bu ayet nazil oldu. Aynı anda birçok kadınla evlenmeyi dörde kadar sınırlandırıyor. Sayıyı dörtle sınırlandırmakla ilgili hüküm kesin bir emirdir. Resulullah Sallallahu Aeyhi Vesellem  ‘in uygulaması da bunu pekiştirir, daha fazla kadınla evlenen kimseleri onlardan dört kadın seçip diğerlerini boşamalarını emretti.

Sahih rivayetlere göre “Gaylan bin Seleme Essekafi adlı kişi on kadınla evli olduğu halde İslam’a girince, Resulullah Sallallahu Aeyhi Vesellem onlardan dört kadını seçip diğerlerini terk etmesini emretmiştir” yine “Nufel bin Muaviye Edeylemi Müslüman olunca 5 eşim vardı, Resulullah Sallallahu Aeyhi Vesellem dördünü seç ve birinden ayrıl diye bana emir verince hemen yaptım” yine Kays bin Amira El esedi İslam’a girince 8 eşim vardı, Resulullah’a haber verince “onlardan dördünü seç” dedi.  (Buhari, Nesai, İbin Hanbel, İbni Maceh, Beyhaki, Şafi)

Fakat aynı anda iki veya üç veya dört kadınla evlenmek mubahtır. Çünkü ayette: مَا طَابَ لَـكُمۡ   size hoş gelen..” “hoşunuza giden..” ifadesi emirle ilgili bir karinedir. Emri hafifletiyor, kesin emir olmaktan çıkartıyor, bu şekilde mubah kılıyor. Zira her emir kesin değildir, ancak karineden anlaşılır. Misal olarak Maide suresindeki 49-50 ayetleri:

وَاَنِ احۡكُمۡ بَيۡنَهُمۡ بِمَاۤ اَنۡزَلَ اللّٰهُ وَلَا تَتَّبِعۡ اَهۡوَآءَهُمۡ وَاحۡذَرۡهُمۡ اَنۡ يَّفۡتِنُوۡكَ عَنۡۢ بَعۡضِ مَاۤ اَنۡزَلَ اللّٰهُ اِلَيۡكَ‌ؕ فَاِنۡ تَوَلَّوۡا فَاعۡلَمۡ اَنَّمَا يُرِيۡدُ اللّٰهُ اَنۡ يُّصِيۡبَهُمۡ بِبَـعۡضِ ذُنُوۡبِهِمۡ‌ؕ وَاِنَّ كَثِيۡرًا مِّنَ النَّاسِ لَفٰسِقُوۡنَ‏ ﴿۴۹﴾  اَفَحُكۡمَ الۡجَـاهِلِيَّةِ يَـبۡغُوۡنَ‌ؕ وَمَنۡ اَحۡسَنُ مِنَ اللّٰهِ حُكۡمًا لِّـقَوۡمٍ يُّوۡقِنُوۡنَ‏ ﴿۵۰﴾

 “Allah’ın indirdiğiyle hükmet, onların hava ve heveslerine uyma, Allah’ın sana indirdiği kitabın bir kısmından seni vazgeçirmelerinden sakın, eğer yüz çevirirlerse bil ki Allah onların günahlarının bir kısmından dolayı onları cezalandıracaktır ve insanların çoğu fasıktır (49) Yoksa onlar cahiliye hükmü mü istiyorlar? Oysa kesin şekilde iman edenler için Allah’ın hükmünden daha güzel hüküm mü var?! (50)

Buradaki Allah’ın indirdiğiyle hükmet emriyle ilgili karineler kesindir; ondan sonraki ifadelerdir, hepsi kesinlik gösteriyor: “eğer yüz çevirirlerse bilki Allah onların günahlarının bir kısmından dolayı onları cezalandıracaktır ve insanların çoğu fasıktıır” “yoksa onlar cahiliye hükmü mü” “kesin şekilde iman edenler için Allah’ın hükmünden daha güzel hüküm mü var?”. Bunalar birer karinelerdir, emrin ne olduğunu açıklayan bağlantılı ifadelerdir. Bu karineler Allah’ın indirdikleriyle hükmetmenin kesin farz olduğunu, Allah’ın hükümlerinin bir kısmını terk etmek veya uygulamamanın kesin haram olduğunu gösterir.

 Ayrıca karineler başka ayetlerde geçebilir, Maide suresinde şu üç ayette geçti:

وَمَنۡ لَّمۡ يَحۡكُمۡ بِمَاۤ اَنۡزَلَ اللّٰهُ فَاُولٰٓٮِٕكَ هُمُ الۡكٰفِرُوۡنَ‏ ﴿۴۴﴾ 

Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir (44)

وَمَنۡ لَّمۡ يَحۡكُمۡ بِمَاۤ اَنۡزَلَ اللّٰهُ فَاُولٰٓٮِٕكَ هُمُ الظّٰلِمُوۡنَ‏ ﴿۴۵﴾

 Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler zalimlerin ta kendileridir (45)

وَمَنۡ لَّمۡ يَحۡكُمۡ بِمَاۤ اَنۡزَلَ اللّٰهُ فَاُولٰٓٮِٕكَ هُمُ الۡفٰسِقُوۡنَ‏ ﴿۴۷﴾ 

Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenler fasıkların ta kendileridir (47)

Ayrıca bu konuyla ilgili birçok ayette birçok karine vardır.

Buradaki karineler Allah’ın indirdikleriyle hükmetmekle ilgili emrin kesin olduğunu gösterir. Bu nedenle bu emir farzdır, onu yerine getirmeyenler cehennemliktirler. Hatta bazı hükümleri tatbik etmemek haramdır, sahibi de cehennemliktir.

Müslüman iki veya üç veya dört kadınla aynı anda evlenirse onların arasında adaleti sağlamalıdır. Adaletten maksat aralarında nafaka ve ilgilenmeyi eşit şekilde tutması demektir. Sevgide adalet yapmak mümkün değildir. Hz. Ayşe r.a şöyle dedi: “Resulullah  Sallallahu Aeyhi Vesellem nafaka ve ilgi gösterme hususunda hanımları arasında adalet yaparken şöyle diyordu: “Allahım malik olduğum güç budur, ama senin malik olup benim malik olamadığım güç (sevgiyi kastediyor) ten dolayı beni hesaba çekme” (Tirmizi, Nisai, El Hakim)

Allah’ın izniyle ilerde bu surede tefsirini yapacağımız Nisa suresi 129. ayette Allah c.c bunu da gösterdi: (sevgi hususunda) kadınlar arasında adalet yapmaya ne kadar hırs gösterirseniz gücünüz yetmeyecektir, öyleyse bir kadına tam meyledip diğerleri askıda kalmış gibi bırakmayın”.

İşte, nafaka ve ilgi gösterme hususunda hanımları arasında adalet yapamayan Müslüman bir kadınla evlenmekle yetinsin. Yoksa zalim olur ve kadınlara bakma sevabı yerine günah işlemiş olur. Nitekim insan bu hususta adalet yapabilir, zor değildir. Ama sevgi hususunda mümkün değildir, bu onun gücü dışındadır. Adalet yapamıyorsa tek bir kadınla evlenerek yetinmekle beraber cariyeleri var olduğu zamanda onlardan evlenmeden elde edebilir.

Fakat İslam köle ve cariyeleri azat etmek için bir takım ahkâm koydu, bu nedenle bu asırda bunlardan kimse kalmadı.

Cahiliyedeki ve sair dünya halklarında köle ve cariye yaygındı, insan kendini veya çocuklarını satıyordu, İslam bunu yasakladı.

İnsan borcunu ödeyemezse alacaklı kimse onu veya çocuklarını köleleştiriyordu, İslam bunu yasakladı.

Zayıf kimselerde köleleştiriliyordu, İslam bunu de yasakladı.

Esirler köleleştiriliyordu, İslam bunu yasakladı. Muhammed suresi 4. Ayette esirlerin ya fidye yada minnet olarak karşılıksız salıverilmesine dair kesin hüküm gösterildi.

Sadece Huneyn savaşındaki gibi durumda köle veya cariye alınır. Orduyu kalabalık göstermek için, ordunun arkasında getirilen insanlar köleleştirilebilir. Yine de böylesi duruma Halife karar verir. Savaşta mağlup olan kabileye mensup olanların, onların kocaları ve babaları tarafından Resulullah Sallalahu Aleyhi Vesellem’e şöyle denildi “eğer bizim kadın ve çocuklarımızı bize geri verirseniz İslam’a gireriz.” Resulullah Sallalahu Aleyhi Vesellem de kadın ve çocukları serbest bıraktı ve onlara teslim etti. Çünkü Resulullah Sallalahu Aleyhi Vesellem İslam Devletinin reisiydi.

Bu asırdaki savaşlarda ordular böyle şey yapmaz, araç, gereç, uçak, füze ve sair modern silah kullanırlar, ordunun çoğunluğunu göstermeye çalışılmazlar. Kim daha modern, çok gelişmiş ve stratejik silaha sahip onu göstermeye çalışırlar. Hatta ordunun sayısını azaltır ve böyle silahlara sahip olmaya çalışırlar. Bu nedenle köle ve cariye pek olmayacaktır.

Müslümanın birden dörde kadar kadınla evlenmesine cevaz vermenin illeti veya sebebi veya hikmeti de ayetlerde veya hadislerde gösterilmedi. Bu nedenle akli illet veya sebep veyahut hikmeti gösteremeyiz. Zira ayetlerde ve hadislerde varit olmadıkça böyle bir şey göstermek caiz değildir.

Ancak vakıaya baktığımız zaman bu hükme ihtiyaç olduğunu ve birçok meseleyi de tedavi ettiğini hatta zinayı engellediğini dahi görürüz. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:

  1. Bazı erkeklerin cinsi gücü fazladır ve bir tane kadınla yetinmeyi kabul etmezler. Eğer o erkeğe ikinci, üçüncü ve dördüncü kadınla evlenmesine müsaade edilmezse, ya karısını gücü dışında zorlamaya çalışır, karısına zarar verir, ya da gözü dışarıda olur zina yapmaya yeltenir.
  2. Bazı kadınlar kısır olabilir, ama kocası çocuk ister, hem bu kadını yanında durdurur hem de başka kadınlarla evlenirse sorunu çözer ve birinci kadını boşamadan korumuş olur.
  3. Bazı kadınlar cinsel acizlik veya başka kronik hastalıkla yakalanmış olabilir, bunu boşamamaktan yanında muhafaza edip te başka kadınla evlenmeye müsaade edilirse sorun çözülür ve bu kadın korunur.
  4. Bazı kadınlar kimsesiz veya dul veyahut boşanmış durumdadır, eğer bir kaç kadınla evlenmeye müsaade edilirse adam bunları barındırır.
  5. Bazen savaşlar olur ve birçok erkek öldürülebilir. Nitekim savaşlarda daha ziyade erkekler öldürülür, çünkü savaşa gidenler çoğunlukla erkeklerdir. İkinci dünya savaşında olduğu gibi. Hatta şu anda Irak ve Suriye’ de yaşanan savaşlarda olduğu gibi çok erkek öldürüldü. Bir kaç kadınla evlenmeye müsaade edilince durum telafi edilebilir ve kadınlar barındırılabilir.
  • Birçok zamanda ve birçok ülkede kadınların sayısı erkeklerden fazladır, bir kaç kadınla evliliğe müsaade edilirse bu sorun çözülür.

Vakıa budur, İslam bu durumları bu hükümle tedavi etti. Kâfirler bu hükme saldırırken kadınlarına ihanet ederler, zina yaparlar, başka kadınları dost edinirler, gizli ilişki kurarlar, onlarda evlenmeyen kadınlar ve yalnız yaşayan kadınlar hayli çok olur, boşanmış kadınlar da çoktur, Avrupa’daki gibi onların toplumları alt üst oldu. Bazı yerlerde evlilik dışı doğan çocukların oranı %80 e ulaştı. Erkek ve kadının yaratıcısı Allah’ın hükmünden daha güzel hüküm yoktur. Ama inanmayanlar bunu kabul etmezler.  

 Kadınlara mehirlerini bir karşılık olmaksızın seve seve verin. Eğer kendi gönül rızasıyla mehrin bir kısmını size vermek istiyorlarsa onu afiyetle yiyin.

Ayette نِحۡلَةً‌  :karşılıksız bir şey vermek, hibe veya bir hediye olur. Bu nedenle kadına verilen mehir bir şeye karşı değildir, sırf bir hibe veya bir hediye olur. Yoksa menfaat karşılığı olsaydı kadın da erkekten faydalanıyor! Resulullah Sallallahu Aeyhi Vesellem az da olsa mehir vermeyi talep etti, hiç bir şeye sahip olmayan kimseye:

“انظر ولو خاتما من حديد”

“ Bak, demirden bir yüzük olsa bile ver” dedikten sonra adam bulamayınca ona: ” ماذ معك من القرآن؟”

“ Kuran’dan sende (ezberinde) ne kadar var ” dedikten sonra adam ezberlediği sureleri sayınca Resulullah Sallallahu Aeyhi Vesellem :  ” تقرؤهن عن ظهر قلب”

“ Ona (eşine) bunları ezberleterek okursun” dedi. Adam evet dedi. Resulullah Sallallahu Aeyhi Vesellem: ” اذهب فقد ملكتكها (زوجتكها) بما معك من القرآن”

“ Git, Kuran’dan ezberlediğin surelere mukabil seninle onu evlendirdim”. (Buhari, Müslim)

Bunun için mehir bir karşılık değildir, sırf kadına bir ikramdır, bir değer ve itibar vermektir. Çok ta olabilir. Bu surede, Nisa suresinde 20. Ayette altından veya gümüşten bir kantar kadar, büyük bir yük verseniz dahi onun hakkı olduğu beyan edilmiştir.  

Mehir kadının hakkıdır, kendi rızasıyla bundan kocasına veya babasına verebilir. Ayette açıktır, ama kocası veya babası zorla ondan alamazlar, yoksa zalim olurlar ve haksızca malı yemiş olurlar. Ama kendi gönül rızasıyla mihrin bir kısmını babasına veya kocasına vermek istiyorsa onu afiyetle yesin. Ayette şöyle geçti:

“Eğer kendi gönül rızasıyla mehrin bir kısmını size vermek istiyorlarsa onu afiyetle yiyin”

Mefhumu muhalefe ise, eğer vermek istemiyorlarsa onlarda zorla bir şey alamsınız. Günahkâr olursunuz.

Resullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyurdu:”

” لا يحل مال امرء مسلم إلا بطيب نفس منه” (أحمد، البيهقي، الدارقطني)

“Hiç bir Müslümanın malı kendi gönül hoşnutluğu olmadıkça (bir kimseye) helal olamz” (İbin Hanbel, Beyhaki, Darkutni)

 Ama mehir evlilik şartlarından değildir, sadece kadının haklarından bir haktır, başta verilmezse veya tayin edilmezse veyahut ihtilaf olursa İslam hilafet devletinde mahkemeye başvurulur, mahkeme onun emsali olan kadınlara ne kadar mehir verilirse ona tayin edilip kocasından alıp kendisine verilir.

Resullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem den şöyle sahih rivayet geçti:

بالنسبة للمرأة التي لم يسم لها مهر ودخل بها فجعل لها رسول الله صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مهر مثلها

 “Mehir miktarı belirlenmeyen ve kendisiyle zifaf ve cima gerçekleştiği kadın hakkında mehr-i misle hükmetti.”( Beyhakı ve durer-ul Mansur)

Yine Sahih rivayete göre “ Bir’u bint Vaşık adlı kadın bir adamla evlilik sözleşmesi yaptı. Fakat birlikte olmadan adam vefat edince Resullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem onun emsali olan kadınlara verilen mehrin verilmesini hükmetti. Ayrıca (adamdan) miras hakkını almasına da hükmetti”. (Ebu Davut, Tirmizi, Nesai, İbni Maceh, İbni Hanbel)