– 6 –

  • Zina edenin ilk cezası
  • Cezanın başkasıyla neshedilmesi
  • Evlilik yaşamış ile yaşamamış zaninin cezası
  • Celd, sürgün ve rejm cezaları
  • Tövbe kabulü ve reddi

Zina edenin ilk neshedilen cezası nedir?

Son cezası nedir?

Evlilik yaşamış ile yaşamamış zaninin cezaları nedir?

 Kime sürgün cezası uygulanır ve nereye sürgün edilebilir?

 Kimin tövbesi kabul edilir ve ne zaman reddedilir?

وَالّٰتِىۡ يَاۡتِيۡنَ الۡفَاحِشَةَ مِنۡ نِّسَآٮِٕكُمۡ فَاسۡتَشۡهِدُوۡا عَلَيۡهِنَّ اَرۡبَعَةً مِّنۡكُمۡ‌ ۚ فَاِنۡ شَهِدُوۡا فَاَمۡسِكُوۡهُنَّ فِى الۡبُيُوۡتِ حَتّٰى يَتَوَفّٰٮهُنَّ الۡمَوۡتُ اَوۡ يَجۡعَلَ اللّٰهُ لَهُنَّ سَبِيۡلًا‏ ﴿۱۵﴾ وَالَّذٰنِ يَاۡتِيٰنِهَا مِنۡكُمۡ فَاٰذُوۡهُمَا‌ ۚ فَاِنۡ تَابَا وَاَصۡلَحَا فَاَعۡرِضُوۡا عَنۡهُمَا‌ ؕ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ تَوَّابًا رَّحِيۡمًا‏ ﴿۱۶﴾  اِنَّمَا التَّوۡبَةُ عَلَى اللّٰهِ لِلَّذِيۡنَ يَعۡمَلُوۡنَ السُّوۡٓءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ يَتُوۡبُوۡنَ مِنۡ قَرِيۡبٍ فَاُولٰٓٮِٕكَ يَتُوۡبُ اللّٰهُ عَلَيۡهِمۡ‌ؕ وَكَانَ اللّٰهُ عَلِيۡمًا حَكِيۡمًا‏ ﴿۱۷﴾ وَلَيۡسَتِ التَّوۡبَةُ لِلَّذِيۡنَ يَعۡمَلُوۡنَ السَّيِّاٰتِ‌ ۚ حَتّٰۤى اِذَا حَضَرَ اَحَدَهُمُ الۡمَوۡتُ قَالَ اِنِّىۡ تُبۡتُ الۡـــٰٔنَ وَلَا الَّذِيۡنَ يَمُوۡتُوۡنَ وَهُمۡ كُفَّارٌ ‌ؕ اُولٰٓٮِٕكَ اَعۡتَدۡنَا لَهُمۡ عَذَابًا اَ لِيۡمًا‏ ﴿۱۸﴾ 

 “ Kadınlarınızdan fuhuş (zina) yapanlara karşı dört şahit getirin. Eğer onlar şahitlik ederlerse o kadınları ölüm alıp götürünceye veya Allah onlar için bir yol gösterinceye kadar evlerde tutun. (15) Sizden zina eden erkekler ise onlara eziyet edin, eğer tövbe ederlerse ve kendilerini düzeltirlerse onları bırakın.  Şüphesiz ki Allah tövbeleri kabul eder ve rahmet sahibidir. (16) Allah’ın kabul ettiği tövbe ancak cahillikle kötülük yaptıktan sonra yakın zamanda tövbe edenler için hazırlandı. Allah bunları affeder. Allah her şeyi bilen ve hikmetle yapandır. (17) Kötülük yapıp ta ölüm kendilerine gelince şimdi tövbe ettim diyenler ve kâfir olarak ölenler için tövbe yoktur. Bunlar için acıklı bir azap hazırlandı. (18)

Zina cezasıyla ilgili ilk indirilen ayet budur. Ayet önce bunların zina yaptıklarına dair dört şahit getirmeyi gerektirdi. Eğer bu şahitler şahitlik ederlerse zina eden kadın ölüme kadar kendi evinde tutulup çıkması engellenir. Fakat Allah(cc) sonra bu hükmü neshedeceğine dair işaret gösterdi. Şöyle buyurdu: “veya Allah(cc) onlar için bir yol gösterinceye kadar…”. Bunun manası şimdiki hüküm onları kendi evlerinde hapsetmekti ve sonra bunun yerine başka hüküm geldi. Bu hükmü nesheden ayet ise Nur suresinin 2. ayettir.

اَلزَّانِيَةُ وَالزَّانِىۡ فَاجۡلِدُوۡا كُلَّ وَاحِدٍ مِّنۡهُمَا مِائَةَ جَلۡدَةٍ

 “Zina eden kadın ve zina eden erkek her birine 100 değnek vurun..” (Nur 2) Bu ayet nazil olunca Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellemşöyle buyurdu:

„خذوا عني، خذوا عني، قد جعل الله لهن سبيلا البكر بالبكر جلد مائة وتغريب سنة، والثيب بالثيب جلد مائة والرجم“

“Benden alın, benden alın, Allah onlara yol kıldı (açtı).(hiç hayatında evlenmemiş) Bekâra bekâr, yüz celde ve bir sene sürgündür. Seyyib’e (Evlilik yaşamış olana) seyyibtir: yüz celde ve recimdir.” [Müslim, İbniHanbel, Ebu Davut, İbniMaceh, Tirmizi, Nesai]

Bekâr hiç hayatında evlenmemiş kimsedir. Bir kere evlenip boşanmış veya dul olursa veya hala evli ise ona seyyib denilir. Eğer zina ederse hem celdedilir hem de rejmedilir.

İbni Mesut yoluyla Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle dediğini rivayet ettiler:

لا يحل دم امرئ مسلم يشهد أن لا إله إلا الله وأني رسول الله إلا بإحدى ثلاث: الثيب الزاني والنفس بالنفس والتارك لدينه المفارق للجماعة

“La ilahe illallah ve benim Allah’ın resulü olduğuma şehedeti getiren Müslüman’ın kanı ancak üç halde helal olur: Seyyib (Evlilik yaşamış olan) zina eden, nefise nefis ve dinini terk edip cemaatten (İslam toplumundan) ayrılan kimsedir.”[Buharı ve Müslim]

Nitekim Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem bunu uyguladı. Ebu Hureyre ve Zeyd bin Halid El-Cuhani yoluyla şu sahih rivayet geçti:

“Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in yanına iki Bedevi geldi. Biri dedi ki ‘benim oğlum bu adam yanında ücretli olarak çalışıyordu. Onun karısıyla zina yaptı. Buna karşı, benim oğlumu fidye ederek bu adama yüz koyun ve bir tane doğuran koyun verdim. İlim sahiplerine sorduğumda bana şöyle dediler: benim oğlum için yüz celdeyle beraber bir sene sürgün cezası, o kadın için ise recim cezası vardır.’

 Bunun üzerine Resullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

„الوليدة والغنم رد عليك، وعلى ابنك جلد مائة وتغريب سنة. واغد يا أنيس إلى امرأة هذا فإن اعترفت فارجمها“

“Koyunlar ve bir tane doğuran koyun sana iade edilir, senin oğlun için yüz celdeyle beraber bir sene sürgün cezası vardır. Ey Enis! Bu adamın karısına git, eğer itiraf ederse onu recmet.”[Buhari ve Müslim] Bu hadis sahihtir.

Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem evlilik hayatını yaşamış olan Maiz adlı adama recim cezası uyguladı. [Müslim, Tirmizi, İbniMaceh, Nesai, Ebu Davut] Yine, onun gibi Ğamidiye adlı kadına recim cezası uyguladı.[Müslim, İbniHanbel, İbniHabban]. Zira bu iki kişi kendileri Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in yanına gelip günahtan temizlenmek üzere itiraf ettiler ve kendilerine haddin uygulanmasını istediler. Bu rivayetler sahihtir.

1. Raşid-i Halife Ebu Bekir (r.a) ve 2. Raşid-i Halife Ömer (r.a) Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in sünnetini uygulayarak zina eden bekâr kimseleri hem kırbaçladılar hem de onları sürgün ettiler. (İbni Ömer)

Sürgün ise, kişiyi daimi ikamet yerinden alıp uzak ve iyi olmayan veya ıssız bir yere götürmektir. Böylece sürgün edilmek bir ağır ceza anlamı taşısın. 2. Raşid-i Halife Ömer (r.a) bekâr olup ta zina eden Sabiğ adlı kişiyi kırbaçladıktan sonra Medine’den Basra’ya sürgün etmişti. İşte sürgün İslam Hilafet Devletinin topraklarında olmalıdır. Yalnız Darul İslam‘dan Darul Küfre sürgün etmek caiz değildir. Nitekim cezalandıran İslam devletidir, o ise bu cezalandırmayı kendi topraklarında ve kendi kontrolü altında cezalandırmalıdır. Ayrıca zina eden zaniyi darul Küfre göndermek onu küfür ahkâmına ve otoritesine teslim etmek olur. Bu ise caiz değildir. Nitekim İslam Hilafet Devleti bir aralar Habeşistan sınırına yakın olan ve Yemen topraklarında Ebu Ezzinnad adlı bir yeri sürgün yeri olarak ittihaz etmişti. Ayrıca 4.Raşid-i Halife Ali (r.a) evli olduğu halde zina eden Şuraha Elhemedaniye adlı kadını Perşembe günü 100 değnek vurduktan sonra ertesi gün yani Cuma gününde onu taşladı ve şöyle de dedi: “Allah’ın kitabına göre onu kırbaçladım ve Resulullah (sav)’in sünnetine göre taşladım.“

Zina eden erkek cezasıyla ilgili ilk ayet ise şudur; “Sizden zina eden erkekler ise onlara eziyet edin, eğer tövbe ederler ve kendilerini düzeltirlerse onları bırakın.  Şüphesiz ki Allah tövbeleri kabul eden ve rahmet sahibidir.“ (Nisa 16)

İşte zina eden erkekler ayakkabılarla dövülüyordu, onlara alçaltıcı sözler söylenerek alçaltılıyordu. Onlara karşı böyle davranışta bulunmak; onlar tövbe edip kendilerini ıslah edinceye kadar sürüyordu. Zira Allah(cc) pek rahmet sahibidir, bu cezayı gören kimse tövbe ederse ve kendisi düzgün kişi olursa ondan tövbesi kabul edilir ve affedilir. Tövbe etmek ise; yaptığı fiile pişmanlık gösterip bir daha yapmayacağına dair söz vermek, Allah(cc)’a sığınıp mağfiret dilemekle birlikte Allah(cc)’a yaklaşmak için salih amel yapmaktır. Zira Allah şöyle buzurdu:

وَالَّذِيۡنَ اِذَا فَعَلُوۡا فَاحِشَةً اَوۡ ظَلَمُوۡۤا اَنۡفُسَهُمۡ ذَكَرُوا اللّٰهَ فَاسۡتَغۡفَرُوۡا لِذُنُوۡبِهِمۡ وَمَنۡ يَّغۡفِرُ الذُّنُوۡبَ اِلَّا اللّٰهُ وَلَمۡ يُصِرُّوۡا عَلٰى مَا فَعَلُوۡا وَهُمۡ يَعۡلَمُوۡنَ‏ اُولٰٓٮِٕكَ جَزَآؤُهُمۡ مَّغۡفِرَةٌ مِّنۡ رَّبِّهِمۡ وَ جَنّٰتٌ تَجۡرِىۡ مِنۡ تَحۡتِهَا الۡاَنۡهٰرُ خٰلِدِيۡنَ فِيۡهَا‌ؕ وَنِعۡمَ اَجۡرُ الۡعٰمِلِيۡنَؕ‏

“Onlar ki ..fuhuş, zina ve kötü işleri yaparlarsa veya bir günah işleyerek kendilerine zulmederlerse Allah’ı hatırlayıp kendi günahları için mağfiret dilerler. Oysa Allah’tan başka günahları bağışlayan yoktur. Onlar bile bile yaptıkları üzerinde ısrarlı kalmazlar. Onlar için mağfiret ve altından ırmaklar akan cennetler vardır.” (Al-i İmran 135-136)

Zina edenlerin tövbesiyle ilgili hüküm göstermesinin münasebeti olunca Allah(cc) her konuda tövbeyle ilgili hüküm göstererek şöyle buyurdu: “Allah’ın kabul ettiği tövbe ancak cahillikle bir kötülük yaptıktan sonra kısa sürede tövbe edenler için hazırlandı. Allah bunları affeder. Allah her şeyi bilen ve hikmetle yapandır.” (Nisa 17)  Al-i İmran suresinin 136. ayetinde tövbe etmenin şartlarına bir şart daha eklendi: “yakın zamanda tövbe etmektir.” Ve yine ölüm döşeğinde olursa onun tövbesi kabul edilmez. Şöyle buyurdu: “Kötülük yapıp ta ölüm kendilerine gelince şimdi tövbe ettim diyenler ve kâfir olarak ölenler için tövbe yoktur ve bunlar için acıklı bir azap hazırlandı.“

Kısa sürede tövbe etmenin manası ise; hemen günah işledikten sonra bu günaha tekrar dönmeyeceğine söz verip pişmanlık duyacak, Allah(cc)’dan mağfiret dileyecek, salih amel yapacak ve kendini düzeltmeye çalışacaktır. Çünkü insana her an ölüm gelebilir. Zira ölüm döşeğine düşerse ve şimdi tövbe ettim derse ondan tövbesi kabul edilmez. Tıpkı Firavun gibi, suda boğulurken tövbesini ilan ederek

حَتّٰۤى اِذَاۤ اَدۡرَكَهُ الۡغَرَقُ قَالَ اٰمَنۡتُ اَنَّهٗ لَاۤ اِلٰهَ اِلَّا الَّذِىۡۤ اٰمَنَتۡ بِهٖ بَنُوۡۤا اِسۡرَآءِيۡلَ وَ اَنَا مِنَ الۡمُسۡلِمِيۡنَ‏ ﴿۹۰﴾

 Şimdi İsrail oğullarının inandığı tek ilaha inandım ve ben Müslümanlardanım.. (Yunus 90) dedi. Allah(cc) onun bu durumda tövbesini reddetti ve firavuna hitaben şöyle buyurdu:

آٰلۡــٰٔنَ وَقَدۡ عَصَيۡتَ قَبۡلُ وَكُنۡتَ مِنَ الۡمُفۡسِدِيۡنَ‏ ﴿۹۱﴾

 “Şimdi mi inandın, oysa daha önce isyan ettin ve ifsad edici idin. Seni bedenen kurtaracağız ki senden sonrakilere bir ayet, bir ibret olasın.” (Yunus 91)

Bu asırda bazı Müslümanlar günah işler ve işlemeye devam eder veya farzları terk eder ve şöyle derler “yaşlandığım zaman tövbe edeceğim ve hacca gideceğim…” bu kişiler bu sözleriyle de günah işlerler çünkü yakın zamanda tövbe etmenin gerekliliği ile de Allah(cc)’nin emrine muhalefet ediyorlar. Ayrıca kendilerinin o kadar yaşayacaklarının garantisini nereden almışlar?! İnsan her an öleceğini düşünmelidir ve buna göre hareket etmelidir.

Şuda var ki, Cezalar uygulanınca toplumda barış ve emniyet sağlanır. Allah(c.c) şöyle buyurdu:

وَلَـكُمۡ فِى الۡقِصَاصِ حَيٰوةٌ يّٰٓـاُولِىۡ الۡاَلۡبَابِ لَعَلَّکُمۡ تَتَّقُوۡنَ‏ ﴿۱۷۹﴾ 

 “ Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki sakınırsınız.” (Bakara 179)

Kısas veya cezalar uygulanınca kısastan sakınarak insanlar suç işlemekten vazgeçerler. Artık insanların canlarına ve mallarına dokunacak kimse bulunmaz.  Bu şekilde hayat olur, insanlar emniyetle ve huzur içerisinde yaşayabilirler, yoksa insanların mallarına, canlarına, ırzlarına veyahut değerlerine ve dinlerine dokunulursa huzursuzluk olur ve gerçek hayat kalmaz.  Ayrıca cezalar caydırıcı olmalıdır, suç ağır ise cezalarda ağır olmalıdır. Eğer katil cezası olan ölüm cezasını almazsa cinayetler çoğalır ve insanlar korku içerisinde yaşarlar. Hırsızın eli kesilmezse bir çalar ve bir daha çalar, insanlar malları için emin olmazlar. Eğer zina eden cezalandırılmazsa insanların ırzlarına tecavüz etmeye başlarlar. Dine dokunanlar cezalandırılmazsa veya İslam dininden dönenler öldürülmezse İslam’a dokunmalar çoğalır ve mürtetler artar.     

Cezalar hem insanları kötülük işlemekten sakındırır hem de Müslüman oldukları halde bunu yaparlarsa onlar için ceza bir kefaret olur ve işledikleri günahları silinir. Birinci Akabe biatına katılan Ubade bin essamit şöyle rivayet etti:

“Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’i şöyle derken işittim. Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem yanındaydık ve o esnada şöyle buyurdu: “Allah(cc)’a ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak ve zina yapmamak üzerine bana biat edin. Bununla alakalı ayetinin tamamını okudu. Ve şöyle devam etti: “kim sizden vefakârlık gösterirse sevabı Allah(cc)’ın katındadır. Kim bu suçlardan bir suç işlerse ve cezalandırılırsa kendisi için bir kefaret olur. Kim bu suçlardan bir suç işlerse ve bunu örterse Allah(cc) dilerse onu bağışlar, dilerse de ona mukabil azab verir.” (Buhari)

Cuhayne kabilesinden bir kadın zina yaptığını ikrar edince ve ölüme kadar taşlanarak cezalandırılınca Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: “Bu kadın öyle bir tövbe etti ki Medine’nin ahalisinden yetmiş kişiye paylaştırılsaydı onların tamamını kapsardı.” (Ebu Davut) Ayrıca Gamid kabilesinden bir kadın zina yapınca Resulullah (sav)’a gelerek şöyle dedi “Ey Resulullah beni temizle”. (Buharı)      

Allah(c.c) zina edenlerin cezalandırılmasına dair emir verince bu emri yerine getirecek otoritenin varlığını talep ediliyor demektir. Eğer bu cezalar Müslümanlar tarafından şeriatı uygulayan bir otorite tarafından uygulanırsa bu cezalar caydırıcı olur, aynı anda kefaret olur ve günahı sildirir. Nitekim İslam Devletinin Reisi olan Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem cezaları uygulatıyordu. Ondan sonra Raşid-i Halifeler uygulamaya başladılar ve bu Hilafetin İstanbul’da kâfirler ve ajanları yoluyla yıkılışına kadar devam etti. Hilafet yıkıldıktan sonra huzursuzluk başladı ve hayat kalmadı. Dünyanın her yerine kötülükler yayıldı. Bu nedenle kısası ve cezaları uygulayacak, mutlu bir hayat ve güzel bir yaşamı sağlayacak olan Hilafet Devletinin tekrar kurulması Müslümanlara farzdır. Hem de farzların en önemli ve öncelikli olanıdır. Zira diğer farzların ikamesi ona dayanır. Fuhuş, kötülük ve her tür günah işlemekten caydıran ve önleyen o Devlettir. İşte bunun için bütün Müslümanların örgütlenip çalışması büyük bir farzdır.