– 8 –

Bu ayetlere aşağıdaki hakikatleri açkılarız ve sorulara cevap veririz:

  • Nikâhı haram kılınan kadınlar
  • Bu kadınlarla evlenenlerin cezası
  • Sütanne ve sütkız kardeşle nikâh hükmü
  • Kadınla beraber kız kardeşi, halası, teyzesi ve yeğeniyle evlenme meselesi
  • Cariye alınması,  onunla evlenmek, onun kıyafeti, azat edilmesi
  • Muta nikâhı hükmü, insanın zaafı

Erkeğe hangi kadınla evlenmesi haram kılındı? Üvey anneyle evlenen kimsenin cezası nedir?

Eğer bir kişi bir kadınla evlenirse ve bu kadının başka erkekten kızı varsa bu kızla evlenebilir mi? Bir kadın kız kardeşi, halası, teyzesi, kardeşinin kızı, kız kardeşinin kızı üzerine nikâhlanır mı? Bunu yapanın cezası nedir?

Daha önceki evliliklere “ancak geçmişte olanlar geçmişte kaldı” ifadesi ne anlama gelir?

Bir kadın Müslüman olursa kafir kocasıyla kalabilir mi?

Cariye ne zaman alınır ve onunla ilişki kurulur mu?

Zina eden kadınla evlenmek caiz midir?

Zina eden erkeğe kız vermek caiz midir?

Mut’a nikâhı caiz midir?

Erkek kadının malından veya mehrinden bir şey alabilir mi?

Cariye ile evlenmek yasak mıdır yoksa mekruh mudur?

Cariye kadın açık gezebilir mi ve zina yaparsa cezası nedir?

Köle ve cariye nasıl azat edilir?

Demokratik sistem niye hür kadınları cariyelere benzetti?

وَلَا تَنۡكِحُوۡا مَا نَكَحَ اٰبَآؤُكُمۡ مِّنَ النِّسَآءِ اِلَّا مَا قَدۡ سَلَفَ‌ ؕ اِنَّهٗ كَانَ فَاحِشَةً وَّمَقۡتًا ؕ وَسَآءَ سَبِيۡلًا‏ ﴿۲۲﴾  حُرِّمَتۡ عَلَيۡكُمۡ اُمَّهٰتُكُمۡ وَبَنٰتُكُمۡ وَاَخَوٰتُكُمۡ وَعَمّٰتُكُمۡ وَخٰلٰتُكُمۡ وَبَنٰتُ الۡاٰخِ وَبَنٰتُ الۡاُخۡتِ وَاُمَّهٰتُكُمُ الّٰتِىۡۤ اَرۡضَعۡنَكُمۡ وَاَخَوٰتُكُمۡ مِّنَ الرَّضَاعَةِ وَ اُمَّهٰتُ نِسَآٮِٕكُمۡ وَرَبَآٮِٕبُكُمُ الّٰتِىۡ فِىۡ حُجُوۡرِكُمۡ مِّنۡ نِّسَآٮِٕكُمُ الّٰتِىۡ دَخَلۡتُمۡ بِهِنَّ فَاِنۡ لَّمۡ تَكُوۡنُوۡا دَخَلۡتُمۡ بِهِنَّ فَلَا جُنَاحَ عَلَيۡكُمۡ وَحَلَاۤٮِٕلُ اَبۡنَآٮِٕكُمُ الَّذِيۡنَ مِنۡ اَصۡلَابِكُمۡۙ وَاَنۡ تَجۡمَعُوۡا بَيۡنَ الۡاُخۡتَيۡنِ اِلَّا مَا قَدۡ سَلَفَ‌ؕ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُوۡرًا رَّحِيۡمًا ۙ‏ ﴿۲۳﴾  وَّالۡمُحۡصَنٰتُ مِنَ النِّسَآءِ اِلَّا مَا مَلَـكَتۡ اَيۡمَانُكُمۡ‌ۚ كِتٰبَ اللّٰهِ عَلَيۡكُمۡ‌ۚ وَاُحِلَّ لَـكُمۡ مَّا وَرَآءَ ذٰ لِكُمۡ اَنۡ تَبۡتَـغُوۡا بِاَمۡوَالِكُمۡ مُّحۡصِنِيۡنَ غَيۡرَ مُسَافِحِيۡنَ‌ ؕ فَمَا اسۡتَمۡتَعۡتُمۡ بِهٖ مِنۡهُنَّ فَاٰ تُوۡهُنَّ اُجُوۡرَهُنَّ فَرِيۡضَةً‌ ؕ وَلَا جُنَاحَ عَلَيۡكُمۡ فِيۡمَا تَرٰضَيۡـتُمۡ بِهٖ مِنۡۢ بَعۡدِ الۡـفَرِيۡضَةِ‌ؕ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلِيۡمًا حَكِيۡمًا‏ ﴿۲۴﴾ 

Babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin. Ancak geçmişte olanlar affedilmiştir. Bu, bir fuhuştur ve iğrenç bir şeydir ve kötü bir yoldur. (22) Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren sütanneleriniz, süt kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle gerdeğe girmiş olduğunuz karılarınızdan olup evlerinizde büyüttüğünüz üvey kızlarınız, eğer anneleriyle zifafa girmemiş iseniz onlarla evlenmekte bir sakınca yoktur, kendi öz oğullarınızın karıları ve iki kız kardeşi birden almanız size haram kılınmıştır. Ancak geçmişte olanlar geçmişte kaldı. Allah, şüphesiz çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir. (23) Cariyeler dışında evli kadınlarla da evlenmeniz haramdır. Bu, Allah’ın size yasağıdır. Bunların dışında kalan kadınlardan iffetli olup gayri meşru olan sefihliğe sapmadan, mallarınız (mehir) karşılığında evlenmek üzere istemeniz size helaldir. Kendilerinden tat aldığınız kadınlara bir farz olan mehirlerini veriniz. Mehrin tespitinden sonra, karşılıklı hoşnut olduğunuz şeylerde size (kadın mehirden bir şey verirse) sakınca yoktur. Şüphesiz Allah bilendir ve hikmet sahibidir. (24)

İşte Allah bu ayetle evlenmesi haram kılınan kadınları sıralamıştır. Müminler O’nun emrine uyup bunun dışına çıkmazlar. İlkinde şöyle buyurdu:

“Babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin. Ancak geçmişte olanlar affedilmiştir. Bu, bir fuhuştur ve iğrenç bir şeydir ve kötü bir yoldur”. (22)

Bu ayetin nüzul sebebi; Ensardan Ebu kays adlı kişi vefat edince onun oğlu Kays babasının karısıyla evlenmek istedi ve kadın ona “seni oğlum gibi sayıyorum ve sen kavminin salihlerindensin. Ben Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’e gideceğim ve ondan bir emir alacağım dedi. Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’e gelince şöyle dedi: “Ebu kays vefat etti. Onun oğlu kays benimle evlenmek istiyor, o kavminin salih kimselerindendir, onu oğlum gibi sayıyorum, ne yapmamı emredersiniz ey Allah’ın resulü? Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem (ona hükmü bildirmek için vahyi bekledi) ona dedi ki; evine dön! Akabinde bu ayet nazil oldu.” (Ebu Hişam)

Başka kişilerle ilgili rivayetleri İbni Cerir (r.a) aktardı. Cahiliyede bunu yapıyorlardı, bu nedenle ayette şu sözler geçti: “Ancak geçmişte olanlar affedilmiştir”. Cahiliyede yapılmışsa sizin günahınız yoktur, affedildi. Ancak Allah bundan sonra bunu kesin olarak yasakladı, bunun karinesi ayette şöyle geçti. “Bu, bir fuhuştur, iğrenç bir şeydir ve kötü bir yoldur.”

Hatta bir adam bir kadınla nikâh sözleşmesi yapar yapmaz o kadın onun oğluna haram olur. Bundan sonra kim bile bile bunu yaparsa, babasının evlendiği kadınla evlenirse İslam Hilafet devleti ona ağır ceza verir. İbni Hanbel’in rivayet ettiği Hadis-i Şerifte şöyle geçti:

“El barra bin Azib şöyle dedi; Elharis bin Amru adlı amcam Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’in kendisine verdiği bir sancakla benim yanımdan geçti. Ona sordum ey amcam! Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem seni nereye gönderdi? Dedi ki; babasının karısıyla evlenen kişinin kellesini vurmak için beni gönderdi.”

İşte İslam’da bir şey haram kılınırsa onun cezası vardır. Olay basit ise pişmanlık göstererek, Allah’tan mağfiret dileyerek ve salih bir amelle kefareti olur, ama olay büyük olursa onun haddi vardır. Celt, ölüm, eli kesmek gibi cezalara had denilir. Haddi İslam Hilafet devleti uygular. Cezaları uygulamakla İslam Hilafet Devleti hem fiili yapanları hem de diğer insanları caydırır. Bir daha başka bir kimse o suçu işlemez. Böylece toplum temiz, güvenli ve istikrarlı olur.  

  “Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları, sizi emziren sütanneleriniz, sütkardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle gerdeğe girmiş olduğunuz karılarınızdan olup evlerinizde büyüttüğünüz üvey kızlarınız, eğer analarıyla zifafa girmemiş iseniz bir sakınca yoktur, kendi öz oğullarınızın karıları ve iki kız kardeşi birden almanız size haram kılınmıştır. Ancak geçmişte olanlar geçmişte kaldı. Allah, şüphesiz çok bağışlayıcı ve çok esirgeyicidir.” (23)

Allah(cc) bu ayette evlenmenin yasak olduğu kadınları bizlere bildirdi. Bunlar aynı nesepten olan kadınlar (anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeş kızları, kız kardeş kızları) ve şu kadınlarla evlenmeyi de yasakladı; sizi emziren sütanneleriniz, sütkardeşleriniz. Bir kişi bir kadın tarafından emzirilirse o onun sütannesi olur ve o kişi o kadınla evlenemez, onunla beraber emzirilen kızla da evlenemez. Ama emzirilen kişinin kardeşlerine yasaklanmaz. Sadece emzirilen kişiye haram olur. Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’in dediği gibi “bir iki emme ile haram kılınmaz” (Müslim) Hz. Ayşe(r.a) ancak beş defa emzirirse sütanne veya sütkardeş sayılır demiştir. Ayrıca bu emzirme çocuk iki yaşının dâhilinde iken olmalıdır.

Zira Allah (c.c) şöyle buyurdu:

وَالۡوَالِدٰتُ يُرۡضِعۡنَ اَوۡلَادَهُنَّ حَوۡلَيۡنِ كَامِلَيۡنِ‌ لِمَنۡ اَرَادَ اَنۡ يُّتِمَّ الرَّضَاعَةَؕ

 “Anneler tam iki sene çocuklarını emzirirler. Bu ise emzirme sürecini tamamlamak isteyenler içindir.” (Bakara 233) Bu yaştan sonraki emzirmeler emzirme sayılmaz. Emzirme süreci doğumdan sonra iki senedir. Bundan sonraki emzirmelerde emzirilenler Sütanne ve sütkardeş sayılmazlar.

Daha önce Bakara suresindeki bu ayeti tefsir ederken detayları açıklamıştık. 

“karılarınızın anneleri” ister bu karılarınızla cima yapılsın isterse yapılmasın, karılarınızın anneleriyle evlenmek haram olur. Biri bir anneyle nikâh sözleşmesi yaparsa ve cima yapmadan boşarsa onun kızıyla evlenmek caizdir.

 “kendileriyle gerdeğe girmiş olduğunuz karılarınızdan olup evlerinizde büyüttüğünüz üvey kızlarınız” Eğer bir kişi bir kadınla evlenirse ve bu kadının başka erkekten kızı varsa bu kızla kesinlikle evlenemez. İster bu kız annesiyle beraber yanında olsun veya olmasın, karısının kızıyla evlenmesi haramdır. Fakat kadınla cima yapmadan önce onu boşarsa o kızla evlenebilir. Çünkü Ayette şöyle geçti: “Eğer anneleriyle zifafa girmemiş iseniz bir sakınca yoktur.”

Ve yine “kendi öz oğullarınızın karıları” bir baba kendi oğlunun boşadığı veya dul bıraktığı kadınla asla evlenemez ve evlenmesi ebediyen yasaktır.

Ayette iki kız kardeşle aynı anda nikâhlanmakta haram kılınmıştır. Ancak bir kadını boşarsa o kadının kız kardeşiyle evlenebilir. Aksi takdirde evlenmek haramdır.

 Ayrıca Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem Allah’ın kendisine vahyettiği gibi buna şunu ilhak etti:

لا تُنْكَحُ الْمَرْأَةُ عَلَىْ عَمَّتِها وَلا عَلَىْ خَالَتِها وَلا عَلَىْ ابْنَةِ أَخِيها وَلا عَلَىْ ابْنَةِ أُخْتِها فَإِنَّكُمْ إِنْ فَعَلْتُمْ ذَلِكَ قَطَّعْتُمْ أَرْحامَكُم

“Kadın; halası, teyzesi, kardeşinin kızı, kız kardeşinin kızı üzerine nikâhlanmaz. Zira eğer bunu yaparsanız akrabalık ilişkilerinizi kesmiş olursunuz.” (Müslim, Ebu Davut, Tirmizi, Darimi)  Ancak bir kadını boşarsa boşanmış olan eşinin halasıyla veya teyzesiyle veya halanın kızıyla veyahut teyzesinin kızıyla evlenebilir.

Sünnetin kısımlarından da bir fer’ veya bir dalı Kuran’daki aslına ilhak etmektir. Kuran’daki asıl olan “iki kız kardeşi birden almanın” haram kılınmasıdır. Fer’ veya dal ise: “kadının halasıyla veya teyzesiyle veya halanın kızıyla veyahut teyzenin kızıyla birden evlenmekten nehyetmesidir”. Bu da Allahtan bir vahiydir. Kim bu şekilde evlenirse ağır ceza verilir, onu boşamaya mecbur edilir. Bunun cezası tazir cezalarındandır. Celt edilir ve üç seneye kadar hapis cezası verilir. (Ukubat Nizamı- Abdurahman Elmaliki) Tazir cezalarında celt ise en fazla 10 celdedir. Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: “10 celdeden fazla ancak Allah’ın hadlerinden bir hadde celt edilir.(Buhari).” Hâkim içtihat edip suçun büyüklüğüne göre takdir eder, kıyas eder.

“Ancak geçmişte olanlar geçmişte kaldı”. Bunun manası tahrim gelmeden önce öyle böyle bir evlilik olmuşsa affedilir. Ancak insan yeni hükme tabi olmalıdır. Misal olarak eğer iki kız kardeşle evli ise bu tahrim hükmünden sonra birini boşamalıdır. Aynen dört kadından fazla evlenenler, sadece dört kadınla aynı anda evlenebilir ayeti nazil olunca Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem dörtten fazla evlenen herkese kadınları boşamayı emretti. En fazla dört kadınla aynı anda evli kalınabilir.

Allah, şüphesiz çok bağışlayıcı ve çok esirgeyicidir.” Tahrim hükmünden önce ayette geçen yasaklanan evliliği yapmışsa Müslüman kişi ayetin gereğini yaparsa Allah(cc) onu bağışlar ve affeder. Zira şu ayette geçtiği gibi:

وَمَا كُنَّا مُعَذِّبِيۡنَ حَتّٰى نَبۡعَثَ رَسُوۡلًا‏

 “Resul göndermedikçe kimseye azap vermeyiz”. (İsra 15)

“Cariyeler dışında evli kadınlarla da evlenmeniz haramdır. Bu Allah’ın size yasağıdır. Bunların dışında kalan kadınlardan iffetli olup gayri meşru olan sefihliğe sapmadan, mallarınız karşılığında evlenmek üzere mehir olarak istemeniz size helaldir. Kendilerinden tat aldığınız kadınlara bir farz olan mehirlerini veriniz. Mehrin tespitinden sonra, karşılıklı hoşnut olduğunuz şeylerde size kadın kendi mehrinden bir şey verirse sakınca yoktur. Şüphesiz Allah bilendir ve hikmet sahibidir.” (24)

Evli kadın, bir nikah sözleşmesiyle bir erkekle evli olandır. Bu sözleşme devam ettikçe kimse o kadınla evlenemez. Ancak boşanırsa iddet (üç hayızlık zamanı) ve temizlenirse yani 3 ay ve birkaç gün geçerse veya kocası vefat ederse; 4 ay 10 gün bekledikten sonra başka erkekle evlenebilir. Nitekim herhangi bir sözleşme varsa iki taraf bozmazsa devam eder. Yine kâfir bir kadın Müslüman olursa ve kafir kocası kafirliği üzerinde devam ederse Müslümanlığı kabul etmezse aralarındaki evlilik sözleşmesi otomatik olarak bozulur ve bu kadın boşanma iddeti bekledikten sonra bir Müslüman erkekle evlenebilir. Allah c.c şöyle buyurdu:

فَاِنۡ عَلِمۡتُمُوۡهُنَّ مُؤۡمِنٰتٍ فَلَا تَرۡجِعُوۡهُنَّ اِلَى الۡكُفَّارِ‌ ؕ لَا هُنَّ حِلٌّ لَّهُمۡ وَلَا هُمۡ يَحِلُّوۡنَ لَهُنَّ‌ۚ

“ Eğer onların mümin kadın olduklarını bilirseniz kâfir kocalarına iade etmeyin, bu kadınlar o kâfir erkeklere helal olmazlar, bu kâfir erkekler de o mümin kadınlara helal olmazlar.” (Mümtehine10)  

Zaten akitler veya sözleşmeler hep böyledir, akit var olduğu müddetçe başka bir kimse o ortağın yerine geçemez. Misal olarak bir kimseye bir mal satarsan aynı anda başka kimseye o malı satamazsın. Ancak satış sözleşmesi bozulursa yeni anlaşma yapmak için başka kişiler araya girerler, yeni satış sözleşmesi yaparlar. Başka bir misal ise Ümmet bir kişiyle Halife olmak üzere sözleşme yapıp ona biat ederse başka bir kimse ben Halifeyim bana biat edin derse ondan kabul edilmez, eğer vazgeçmeyip bir güç elde ederse zorla Halife olmak veya hilafete el koymak isterse öldürülür. Nitekim Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem İki Halifeye biat edilirse ikincisini öldürün (Müslim) diye buyurmaktadır. Bu şer’i delildir, kaynaktır. Bu delile dayanarak bütün âlimlerin içtihatları bu husus üzerinde birleşti, böylece icmai ulema veya icmai ümmet oldu. Bizim içtihadımız da aynı istikamettedir ve delilde bu hadistir.

İcma-i Ulema, Âlimlerin icma-i bir içtihattır. Bu hadisin rivayeti ve delaleti çok kuvvetli olduğu için âlimlerin içtihadı aynı oldu. Zira İcma-i Ulema’nın tarifi de şöyledir: “Bir asırda bir içtihat üzerinde ümmetin âlimlerinin birleşmesine icma-i ulema denir.” Böylece icma-i ulema bir içtihatla kalır, buna İcma-i Ümme de denilir. Ama onun aslı delilidir.  Delil ise Ayet, Hadis, icma-i sahabe ve Şer’i kıyastır.

İşte bir kadın evli olduğu sürece başka bir kimse onunla evlenemez ve evlenmesi de kesin olarak haramdır. Ancak elinize cariye olarak geçen kadınlar hariçtir. Bu kadınlar savaşta düşmanın sayısını çoğaltmak için orduyla beraber veya arkasında duruyorlarsa cariye olarak alınır. Ama savaşırsa cariye olmazlar esir alınırlar. Savaş meydanına gelmeyip evlerinde kalırsa da esir alınmaz onlara dokunulmaz, iyi muamele yapılır. Huneyn savaşında olduğu gibi. Düşmanlar bütün kadınları, çocukları ve mallarını savaş meydanına getirdiler, arkalarında koydular ve liderleri onlara bunun için (Aileleriniz için) savaşın, bu ölüm kalım savaşıdır dedi. Kâfirler yenilince Müslümanlar bunların tümünü ganimet olarak aldılar. Kadınlar kocaları varsa bile cariye olarak paylaşıldılar. Müslüman erkekler evlilik anlaşması olmadan onlarla ilişki kurabilirler. Cariyeler onların mülkü olurlar. Artık kâfir kocasına ait olmaz, onu mülk edinen Müslümana ait olur.

 “Bunların dışında kalan kadınlardan iffetli olup gayri meşr’u olan ve sefihliğe (evlilik dışındaki ilişki, onun dışında her tür ilişki; zina ilişkisi) sapmadan, mallarınız (mehir) karşılığında evlenmek üzere istemeniz size helaldir”. Allah(c.c) yukarıda nikâhlanılmasını haram kıldığı kadınları gösterirken, bunların dışındaki kadınlarla evlenmeyi helal kıldı ve zina yapan kadınlarla da evlenmeyi yasakladı. İffetli kadınlar ise zina yapmayan kadınlardır. Zina yapan erkeğe iffetli kadın vermek te yasaklandı. Ayette “gayri meşru olan ve sefihliğe sapmadan” zina yapmadan demektir.  Nitekim Nur suresi 3. Ayette açık şekilde bunu yasakladı:

اَلزَّانِىۡ لَا يَنۡكِحُ اِلَّا زَانِيَةً اَوۡ مُشۡرِكَةً وَّ الزَّانِيَةُ لَا يَنۡكِحُهَاۤ اِلَّا زَانٍ اَوۡ مُشۡرِكٌ‌ ۚ وَحُرِّمَ ذٰ لِكَ عَلَى الۡمُؤۡمِنِيۡنَ‏

Zina eden erkek ancak zina eden veya müşrik olan kadınla evlenir, Zina eden kadın ancak zina eden veya müşrik olan erkekle evlenir, böyle evlilik müminlere haram kılındı.” Ancak zina eden kadın tövbe ederse onunla evlenmek caiz olur. Yine zina eden erkek tövbe ederse ona kadın vermek caiz olur. Zira ayette zina eden erkek veya kadın deyince bu bir sıfattır. Bunun manası şöyledir; Bu erkek veya bu kadın zina yapmaya devam ediyorlar demektir. Ayette geçtiği gibi onların sıfatı erkek ise “zani” dir ve kadın ise “zaniye”dir.    

 “mallarınız karşılığında evlenmek üzere mehir istemeleri size helaldir. Kendilerinden tat aldığınız kadınlara bir farz olan mehirlerini veriniz.” Tat almanın manası erkek kadınla evlenir evlenmez onunla cima yapınca kadın mehri hak etmiş olur. Eğer bir erkek bir kadınla nikah sözleşmesi yapıp mehri tayin etmeyip ve onunla cima yapmadan onu boşarsa, kadına mehir vermez. Ama gücüne göre buna bir şey vermesini Allah(c.c) erkekten istedi. Hediye, elbise ve benzeri gibi. Fakat mehri tayin ederse ve onunla cima yapmadan boşarsa, kadın mehrin yarısını hak etmiş olur. Bakara suresinde 236- 237. ayetlerinde bu konu açıklandı.  Fakat onunla nikâh akdi yapıp cima yaptıktan sonra boşarsa kadın mehrin tamamını alır. Ayette اسۡتَمۡتَعۡتُمۡ Tat aldınız, tattınız, haz aldınız ifadesi geçti. Bunun manası, geçici nikâh değildir. Daimi nikâh şeklinde evlenerek onlarla cima yaptığınızda mehir alırlar. Zira bazıları mut’a nikâhı için bunu delil olarak göstermeye çalışırlar. Oysa kesinlikle öyle bir delalet yoktur. Zira Ali(r.a) yoluyla gelen sahih rivayete göre Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem Allah’ın kendisine vahyettiğine binaen Hayber savaşında mut’a nikâhını ve evcil eşeklerin etlerini yasakladı.” (Buhari ve Müslim) Hayber savaşına katılan Hz. Ali(r.a) bu savaşa katılmayan İbni Abbas’a bu hadisi aktardı ve onu susturdu. Raşidi Halife Hz. Ömer(r.a)’ın mut’a nikâhını yapanların hâlâ var olduğunu öğrenince bunu hemen yasakladı. Zira Hz. Ömer(r.a) Hayber savaşına katıldı ve bu hadisi duydu. Yine Mekke’nin fethinde Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’in yanındaydı ve onun veziri, muavini idi. Mekke’nin fethinde Resululah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: Ey insanlar! Daha önce kadınlarla mut’a nikâhı yapmaya izin vermiştim. Şüphesiz ki Allah bunu kıyamet gününe kadar haram kıldı. Eğer bir kimse böyle bir kadınla evli ise onu serbest bıraksın. Onlara verdiğiniz şeyleri geri almayın. (Müslim) Böylece mut’a ve geçici nikâh tamamen haramdır. Hilafet devleti kurulunca bu şekilde evlilik yapanları cezalandıracaktır. Bunu yanlış içtihatla mübah kılan bir mezhebe mensup olsa da Şii gibi, yine de tazirle cezalanırlar. Çünkü Hilafet devleti bunu yasakladı. Tazir cezalarında hem 10 celde kadar celt etmekle beraber hapis cezaları vardır. Hâkim içtihat ederek takdir eder. Ukubat Nizamında şöyle geçti: “Şeriata aykırı evlilik yapan kişiler on seneye kadar hapis cezasına çarptırılır.”  

İşte bu ayete göre mehir kadının erkek üzerindeki bir hakkının var olduğunu gösterdi. Daha önce mehirle ilgili Nisa suresinin 4. Ayetinde de aynısı geçti. Allah(c.c) Kadının hakkına önem verdi, bunun hikmeti kadına zulmetmemek ve değer vermektir. Oysa Kadın da erkeğe muhtaçtır! Öyleyse niçin erkek malından mehir olarak kadına versin ve niçin kadın erkeğe mehir vermesin veya niye karşılıksız, mehir olmadan niçin nikâh olmasın, böyle bir hak niye kadına verildi? Diye soru sorulmaz. Çünkü burada illet yoktur. Allah(c.c) bunu teşr’inin sebebini göstermedi. Nafaka da erkek üzerine farz kılındı. Burada niçin kadın üzerinde nafaka farz kılınmadı? Niçin kadın çalışıp eve bakmasın? Gibi sorular sorulmaz. Aynen niçin kadın mirastan erkeğin yarısını alıyor? gibi de sorulamaz. Bunlar Allah’ın hükmüdür ve bunlarda illet yoktur. Fakat bu durumları düşünürsek Allah’ın hikmeti tecelli eder ve meseleyi iyice anlarız.

Kadın mirastan erkeğin yarısını alır diyen ayet haktır ve tam doğrudur. Bu hikmet sahibi ve bilen Allah’ın hükmüdür. Bunun dışındaki hüküm cahiliye hükmüdür. “Cahiliye hükmü mü istiyorlar?! Allahtan gelen hükümden daha güzel hüküm var mıdır.?!” (Maide 50). Kadın mehir vermez, mehir alır, nafaka için çalışma yapmaz, kadın zengin olsa da erkeğe nafaka vermesi mecbur değildir, nafaka erkek üzerine bir haktır. Kadın diyet ödemez, yani; bir akrabası katil olursa öldürülen kimsenin velisine diyet verme işine kadın katılmaz. Bu iş mirasçı erkekler üzerine düşer. Akrabasından biri borçlanıp iflas ederse veya borcunu ödeyemeden vefat ederse ve bunun mirası yoksa kadın bu borcun ödenme işine katılmaya zorlanamaz. Kâfirler İslam’daki miras meselesini tenkit ederlerken bu hükümleri unuturlar. Müslümanlar İslam’ı tam bilmediklerinden dolayı, bu hükümleri de bilmediklerinden veya hatırlamadıklarından dolayı kâfirlerin fikirlerine ve cahili hükümlere saldıramıyorlar. Zira kâfirlerde mehir söz konusu değildir, erkeğin kadına nafaka vermesi zorunlu değildir, kâfirler kadınlarını çalışmaya da zorluyorlar. Kocası çalışmıyorsa ona nafaka vermesini kadına zorlarlar ve iflas, borçlanma v.s diğer mali mükellefiyetler de erkekler gibi onun üzerine yük koyarlar.

“Mehrin tespitinden sonra, karşılıklı hoşnut olduğunuz şeylerde size (kadın mehirden bir şey verirse) sakınca yoktur.” Erkek zorla kadından bir şey alamaz, ama kadın kendi mehri aldıktan sonra kocasına veya babasına bir şey verirse bir sakınca yoktur. Erkek böylece alırsa günahı yoktur.  

 “Şüphesiz Allah bilendir, hikmet sahibidir.” Eğer bir insan Allah(c.c)’a, kendisini yarattığına, öyle güzel bir suretle onun tarafından yaratıldığına inanıyorsa nasıl Allah’ın hükmünü reddeder? Heva ve heveslerine tabi olan ve yaratılmış olan insanların hükmünü nasıl daha üstün ve daha güzel görür? Bu kişi gerçek iman etmiş değildir. “Gerçek ve kesin olarak inananlar için Allah’ın hükmünden daha güzel hüküm mü var?!” (Maide 50)

Bir kişi Müslüman olduğunu iddia edip laiklik ve demokrasi güzel bir sistem veya en güzel sistemdir derse bu kişi Müslüman kalabilir mi? İslam’ın neresinde duruyor? Bu kişi asla yakin (kesin) olarak inanmamıştır. Veya hiç İslam’ı anlamamıştır, cahildir. Veyahut bilerek yaparsa tam münafıktır!

“Sana indirilene ve senden önce indirilene İman ettiklerini iddia edenleri görmedin mi? Onlar tağutun hükmüne başvururlar oysa onlar bunu (tağutu) inkâr etmekle emrolunmuşlardı. Ama şeytan onları büyük bir sapıklığa düşürmek ister. Allah’ın indirdiğine ve Resulüne (vahyettiği sünnete) gel denildiğinde Münafıkların bundan yüz çevirdiklerini görürsün” (Nisa 60-61).

Tağut ise insanların hükmüdür. Tağut kelimesi aşırı şekilde haddi aşan, haddinin üzerine çıkan kimsedir. Allah’ın hadlerini (hududunu, sınırlarını) aşıp kendisi sınırlar koymaya başlarsa, bu serbest bu yasaktır derse, bu kimse haddini aşmıştır. Allah’ın yerine yasa koyucu olur. Kuran’da Şeytan, Rahipler, Hahamlar, Firavun, kâfirlerin liderleri yasa koyucu oldukları, helal haram, yasak ve serbest gösterenlerin hepsinin birer tağut olduklarını gösterdi. Kısaca tağut insanın hükmüdür. Bu asırda Laiklik, demokrasi, komünizm ve buna benzer diktatör sistemlerin hepsi birer tağuttur.