– 11 –

İnsanların birbirinden üstün olması

Erkek ve kadınların mükellefiyetleri

Temenni etmek ve haset etmek

Hayır ve şer konusu

Mirastan arkadaşın hakkı

İnsanlar birbirinden nasıl üstün olabilirler?

 Bu husustan dolayı temenni etmek veya haset etmek caiz midir? Kadınların mükellefiyetleri erkeklerinkinden farklı olması netice değişir mi?

Feminizm ve kadın hakları sorunu İslam’da var mıdır?

 Hayır ve şer çeşitleri nedir?

Mirastan arkadaşın hakkı var mıdır?

وَلَا تَتَمَنَّوۡا مَا فَضَّلَ اللّٰهُ بِهٖ بَعۡضَكُمۡ عَلٰى بَعۡضٍ‌ ؕ لِلرِّجَالِ نَصِيۡبٌ مِّمَّا اكۡتَسَبُوۡا ؕ‌ وَلِلنِّسَآءِ نَصِيۡبٌ مِّمَّا اكۡتَسَبۡنَ‌ ؕ وَسۡئَـلُوا اللّٰهَ مِنۡ فَضۡلِهٖ ؕ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِكُلِّ شَىۡءٍ عَلِيۡمًا‏ ﴿۳۲﴾  وَلِكُلٍّ جَعَلۡنَا مَوَالِىَ مِمَّا تَرَكَ الۡوَالِدٰنِ وَالۡاَقۡرَبُوۡنَ‌ ؕ وَالَّذِيۡنَ عَقَدَتۡ اَيۡمَانُكُمۡ فَاٰتُوۡهُمۡ نَصِيۡبَهُمۡ‌ؕ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلٰى كُلِّ شَىۡءٍ شَهِيۡدًا ۙ‏ ﴿۳۳﴾ 

 “Allah’ın kendi sayesinde bir kısmınızı bir kısmınıza üstün kıldığı şeyi temenni etmeyin. Erkekler için kazandıklarından bir nasip olduğu gibi, kadınlar için de kazandıklarından bir nasip vardır. Allah’ın kendi fazlından isteyin. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilendir. (32) Anne baba ve yakın akrabalarının geride bıraktıklarından her biri için mirasçılar belirledik. Yeminlerinizle söz verdiğiniz kimselere de kendi paylarını verin. Şüphesiz ki Allah her şeye şahittir. (33)

Bu ayetin nüzul sebebi şöyledir; Resulullah SallallahuAleyhiVeSellem’in hanımı Ümmü Seleme şöyle dedi: “Ya Resulullah! Allah uğrunda savaşıp öldürülsek ve (erkekler kadar) mirastan pay alsak (daha iyi değil mi)?” Bunun üzerine yukarıdaki ayetler indirildi. Taberi bunu ve buna benzer bir kaç rivayet aktardı. 

Allah (cc) insanları erkek ve kadın olarak yarattı, her birine belli mükellefiyet ve sorumluluk yükledi. Yaratılışlarında fark vardır, bundan dolayı sorumluluk farklıdır. Allah şöyle buyurdu:

وَلَيۡسَ الذَّكَرُ كَالۡاُنۡثٰى‌‌ۚ

“ Erkek kadın gibi değildir” (Al-i İmran 36)

Yine güç ve zekâ açısından insanları farklı yarattığı gibi rızkları da farklı dağıttı, her insana neyi verdiyse onunla imtihan edilecektir. Birine fazla güç, zekâ ve rızk verirse ona göre mükellef kılar ve onu ona göre hesaba çekecektir. Az verirse mesuliyeti daha hafif olur. Bu nedenle Allah (cc) “bir kısmınızı bir kısmınıza üstün kıldığı şeyi temenni etmeyin” diye buyurdu.

Allah (cc) Kadına cihat, Cuma namazı, eve nafaka (harcama) yapmak ve diyet ödemeyle ilgili hususları farz kılmadı. Bu nedenle mesuliyeti daha azdır, fakat erkeğe bunları farz kıldı, böylece erkeğin mesuliyeti daha büyüktür, bunlarda kusur gösterirse daha fazla günahı olur, ama kadın bundan kurtuldu. Erkeklerin mesuliyeti neyse ona göre hesaba çekilecekler, kadınların mesuliyeti neyse ona göre hesaba çekilecekler.  Bu nedenle ayette şöyle geçti: “Erkekler için kazandıklarından bir nasip olduğu gibi, kadınlar içinde kazandıklarından bir nasip vardır”.

Mesele erkek kadın veya eşitlik kavgası değildir, erkeklerin veya kadınların mesuliyetleri vardır. Herkes kendisine Allah’ın verdiği mükellefiyetleri yerine getirmelidir. Zira temel hedef, cenneti kazanmaktır. Kadınlar imandan sonra kendilerinin mükkellef oldukları mesuliyeti yerine getirirlerse cenneti kazanırlar. Erkekler de aynı şekildedir. Herkes neyle mükellef ise ondan sorumludur, yerine getirirse sevap kazanıp Allah’ın izniyle cennete girer. Allah şöyle buyurdu:

مَنۡ عَمِلَ صَالِحًـا مِّنۡ ذَكَرٍ اَوۡ اُنۡثٰى وَهُوَ مُؤۡمِنٌ فَلَـنُحۡيِيَنَّهٗ حَيٰوةً طَيِّبَةً‌ۚ وَلَـنَجۡزِيَـنَّهُمۡ اَجۡرَهُمۡ بِاَحۡسَنِ مَا كَانُوۡا يَعۡمَلُوۡنَ

“ Erkek olsun kadın olsun, kim mümin olarak salih amel yaparsa, muhakkak ki onu güzel bir hayatla yaşatacağız ve yaptıkları amellerin daha güzeliyle mükâfatlarını vereceğiz” (Nahl 97)

Kadın erkek kavgası batının sorundur. Batılılar bize sorunlarını ihraç ettikleri gibi çarpık ve bozuk çözümlerini de ihraç ettiler. Batıda kadın alçaltılıyordu ve hiçbir hakkı yoktu, hatta onu şeytanla eşit tutuyorlardı. Buna tepki olarak feminizm ortaya çıktı ve kadın hakları konusu ortaya atıldı. Bütün insanlar kendileri gibi sorunlar yaşıyor zannederek dünyanın merkezi ve lideri olduklarını da iddia ederek bütün insanlara sorunlarını, bunların çözümlerini ve fikirlerini zorla ve baskıyla kabul ettirmeye çalışıyorlar. İslam’da böyle bir problem yoktur, kadın erkek gibi değerli bir insandır, herkes kendi tabiatına göre mükelleftir, vecibeleri var olduğu gibi hakları da vardır.Onların yaratıcısı dediği gibi onlara hiç zulmetmez:

“Erkekler için kazandıklarından bir nasip olduğu gibi, kadınlar içinde kazandıklarından bir nasip vardır”.

Ayette geçtiği gibi “Allah’ın kendi fazlından isteyin”: Bir Müslüman bir şey isterse onu Allahtan istesin, başka Müslümana verdiğini temenni etmesin, ona verdiği nimetin zevalini, yok olmasını istemesin, buna haset denilir, bu ise haramdır. Felak suresinde 5. Ayette “Haset ettiği zaman haset edenin şerrinden sana (Allaha) sığınırım” diye buyuruldu. Bunun manası haset etmek haramdır. Resulullah SallallahuAleyhiVeSellem Müslümanları uyararak şöyle buyurdu “Birbirinize haset etmeyin” (Müslim). İşte haset Allah’ın bir Müslümana verdiği nimete göz dikmesi, kendisine ait olmasını temenni etmesi veya kişiye verilen nimetin yok olmasını temenni etmesidir. Göz değmesi de dâhildir. Bu ise haramdır.

Bir Müslüman kendisine veya başka Müslümana verilen nimet veya elde ettiği iyiliği ve başarıyı görürse şu ayet-i kerimede geçtiği gibi söylemelidir:

” ما شاء الله لا قوة إلا بالله” “ Allah ne güzel istedi, verdi! Kuvvet ve güç ancak Allah katındadır”. (Kahf 39)

Nitekim “Allah her şeyi bilendir”: Herkese ne verdiğini ve niçin verdiğini biliyor, O hikmet sahibidir. Öyleyse insan elde ettiği şeylerle mağrur olmasın, çünkü herşey Allah’ın katındandır, bunun mükellefiyeti ve mesuliyeti vardır. İnsan bu şey kendisi için hayırlı mıdır şerlimidir bilemez, nitekim Allah (cc) şöyle buyurdu:

وَعَسٰۤى اَنۡ تَكۡرَهُوۡا شَيۡـــًٔا وَّهُوَ خَيۡرٌ لَّـکُمۡ‌ۚ وَعَسٰۤى اَنۡ تُحِبُّوۡا شَيۡـــًٔا وَّهُوَ شَرٌّ لَّـكُمۡؕ وَاللّٰهُ يَعۡلَمُ وَاَنۡـتُمۡ لَا تَعۡلَمُوۡنَ

 “ Olabilir ki bir şeyden nefret ederseniz ama o şey sizin için hayırlıdır, olabilir ki bir şeyi seversiniz sizin için şerlidir. Siz (gerçeği ve gaybı) bilmezsiniz, ancak Allah bilir” (Bakara 216)

İnsan eline bir mal geçince, çocuğu olunca, bir işte başarılı olunca, sevdiği bir şey kendisi için gerçekleşince, bir sıkıntıdan kurtulunca sevinir, onun hayırlı olduğunu düşünür, ama insan gerçeği bilemez, hayırlı olabileceği gibi şerli de olabilir. Bu nedenle Resulullah SallallahuAleyhiVeSellem in dua ettiği ve Aişe r.a’ya öğrettiği şu dua gibi dua etsin:

” اللهمَّ إني أسألك من الخير كله عاجله وآجله، ما علمت منه وما لم أعلم، وأعوذ بك من الشر كله، عاجله وآجله، ما علمت منه وما لم أعلم. اللهم إني أسألك من خير ما سألك عبدك ونبيك محمد صلى الله عليه وسلم. وأعوذ بك من شر ما عاذ عبدك ونبيك. اللهمَّ إني أسألك الجنة وما قرب إليها من قول أو عمل، وأعوذ بك من النار وما قرب إليها من قول أو عمل، وأسألك أن تجعل كل قضاء تقضيه لي خيرا” (ابن ماجه، ابن حنبل) 

“Allah’ım bana acil veya geç olan, bildiğim ve bilmediğim hayrın tümünü ver, acil veya geç olan, bildiğim ve bilmediğim şerrin tümünü benden uzak tut. Allah’ım senin kulun ve peygeberin Muhammed SallallahuAleyhiVeSellem’in senden dilediği hayırları ben de dilerim. Senin kulun ve peygeberin Muhammed SallallahuAleyhiVeSellem’in sana sığındığı şerlerden sana sığınırım. Allah’ım senden cenneti dilerim, ona yaklaştıran sözü söylememi ve ameli yapmamı dilerim (muvaffak kıl). Allah’ım sana ateşten sığınırım, ona yaklaştıran sözü söylemem ve ameli yapmamdan sığınırım (beni uzak tut). Allah’ım benim için ne kaza ettiysen (benim hakkında ne hüküm vermişsen) hayırlı kıl” (İbniMaceh, İbni Hanbel)

Zira temel hedef, cenneti kazanmaktır. Dünya geçicidir, Allahtan hayrı dilerken ve şerden sığınırken cennete girmeyi ve cehennemden kurtulmayı hedef edinir.

Nitekim insan şerle ve hayırla imtihan edilecektir. Allah şöyle buyurdu:

كُلُّ نَفۡسٍ ذَآٮِٕقَةُ الۡمَوۡتِ‌ؕ وَنَبۡلُوۡكُمۡ بِالشَّرِّ وَالۡخَيۡرِ فِتۡنَةً‌ ؕ وَاِلَيۡنَا تُرۡجَعُوۡنَ

“Her nefis ölümü tadacaktır. Şerle ve hayırla sizi imtihan edeceğiz. Ondan sonra bize döneceksiniz”. (Enbiya 35)

Buradaki hayır insanın sevdiği şeydir veya elde ettiği menfaattir. Şer ise insanın sevmediği şey veya gördüğü zarardır. Her hâlükârda insan imtihan içindedir. Öyleyse her halde Allah’ın emrine uysun ve nehyinden vazgeçsin, sırf cenneti dilesin zira orada sevdiği her şey vardır. Cehenneme girmemek için çalışsın, zira orada sevmediği her şey vardır.

Nitekim asıl hayır Allah’ın emrine uymaktır, şer ise ona muhalif olmak ve nehyettiğini yapmaktır. Zelzele suresinde 7. ve 8. Ayette geçen hayır ve şer ise haram ve helaldir. Allah şöyle buyurdu:

فَمَنۡ يَّعۡمَلۡ مِثۡقَالَ ذَرَّةٍ خَيۡرًا يَّرَهٗ ؕ‏ وَمَنۡ يَّعۡمَلۡ مِثۡقَالَ ذَرَّةٍ شَرًّا يَّرَهٗ

“Kim zerre miskali kadar hayır işlerse (Allah’ın emrettiğini uygularsa) hayır görür (sevap alır), kim zerre miskali kadar şer (haram) işlerse şer görür (ceza görür)”.

Bundan dolayı insan başkasına haset etmesin, başkalarının sahip olduklarına göz dikmesin, göz değdirmesin, zira hepsi haramdır. Allahtan hayrı istesin ve hayırlısı neyse takdir etsin diye dua etsin. Ayrıca “Allah bana böyle verirse şöyle yapacağım şöyle sadaka vereceğim” demesin. Böylesine bir iddia da bulunmasın. Tersine Allahtan yardım ve afiyeti istesin.   

Ayetin nüzul sebebinde geçtiğine göre Allah (cc) mirasla ilgili şöyle açıkladı:

Anne baba ve yakın akrabalarının geride bıraktıklarından her biri için mirasçılar belirledik. Yeminlerinizle söz verdiğiniz kimselere de kendi paylarını verin. Şüphesiz ki Allah her şeye şahittir” (33)

 Daha önce bu surede, Nisa suresinin 11. ve 12. Ayetlerinde Allah (cc) mirasla ilgili hükümleri belirledi, onların tefsirini yaptık. Miras ayetleri indikten sonra ve Hadis-i şerifte belirlenen mirasçılardan başka artık mirasçı yoktur. Daha önce muhacirler Ensarlara mirasçı olabiliyorlardı, bu belirlendi. Bir kişi başka kişiyle, arkadaşlar, birbirlerine yardım etmek, nusret vermek ve miras üzerine de sözleşerek birbirlerine şöyle söz veriyorlardı: “Ben ölürsem sen bana varis olursun” diğer kişi de aynı şeyi söylüyordu, yemin ederek bunu gerçekleştiriyorlardı. İslam mirasla ilgili ayetleri indirdi, fakat daha öyle sözleşmeli kimseler varsa mirastan değil onun dışında nasiplerinin onlara verilmesini istedi. Bundan sonra artık bir kimse başka kimseyle böyle bir sözleşme yapmasın. Bu vasiyet kısmına girer. Nitekim miras ayetleri borcu ve vasiyet yerine getirildikten sonra mirasın dağıtılacağını gösterdi. Vasiyet ise en fazla üçte bir olur, adam daha fazla vasiyet ederse ondan kabul edilmez, en fazla üçte biri vasiyet edilenlere verilir. Nitekim Araplarda o sözleşmeyi yapan arkadaşlar mirastan altıda biri bir örf olarak alıyorlardı. Birbirlerine müttefik veya dost deniliyordu. Çünkü arkadaşına her hâlükârda yardım etmeye koşuyorlardı. Hatta birbirlerine şöyle söz veriyorlardı: “Kanımız birdir, yıkımımız (zarar ve musibetlerimiz) birdir, intikamımız birdir, savaşımız birdir, barışımız birdir, mirasımız birdir. Bundan sonra dost dostuna varis taleplerimiz birdir, diyetlerimiz de birdir”. Şeklinde müttefik olurlar ve bütün insanlara duyurulurdu. Böylece onun dostu olur, mirastan hakkı altıda bir olurdu. Allah bunu kaldırdı, daha önce indirdiği ayetlerde varislerin (mirasçıların) kim olduklarını gösterdi.

“Şüphesiz ki Allah her şeye şahittir” buradaki maksat, Allah sizin yaptığınız o anlaşmalara şahittir, ne yaptığınızı biliyor, buna rağmen mirasla ilgili dostların haklarını kaldırıyor ve neshediyor.

Böylece İslam mirasla ilgili hükümleri güzel bir şekilde belirledi, bütün ihtilafları kaldırdı.

Aramızda bulunan hatta Müslümanlara egemen kâfir, münafık ve facirler, Allah’ın hükmünü beğenmiyor, dışarıdaki kâfirlerden, Avrupa’dan diğer kanunları getirdikleri gibi mirasla ilgili kanunları da getirdiler. Ama mümin olan kimseler sadece ve sadece Allah’ın hükümlerini kabul eder ve uygularlar. İslam Hilafet devleti Allah’ın izniyle tekrar kurulunca sadece ve sadece Allah’ın hükümlerini uygular ve herkesi buna uydurur.