– 36 –
Mümini hata ile öldürmek ile kasıtlı olarak öldürmenin cezaları
Savaşta Müslümanlığı ilan edeni öldürme konusu
Ölüm cezaları
Hata ile Müslüman’ı öldürmenin cezası var mıdır? Kasıtlı olarak veya kasta benzer hâlde Müslüman’ı öldürmenin ve ceninin düşürülmesinin cezası nedir? Dış devletlerde bir mümin öldürülünce nasıl davranılır? Zımmiyi öldürmenin cezası var mıdır? Savaşta öldürülmekten sakınmak üzere Müslümanlığını ilan edeni öldürmek caiz midir? Ölüm cezası kime verilir?
[وَمَا كَانَ لِمُؤۡمِنٍ اَنۡ يَّقۡتُلَ مُؤۡمِنًا اِلَّا خَطَـــًٔا ۚ وَمَنۡ قَتَلَ مُؤۡمِنًا خَطَـــًٔا فَتَحۡرِيۡرُ رَقَبَةٍ مُّؤۡمِنَةٍ وَّدِيَةٌ مُّسَلَّمَةٌ اِلٰٓى اَهۡلِهٖۤ اِلَّاۤ اَنۡ يَّصَّدَّقُوۡا ؕ فَاِنۡ كَانَ مِنۡ قَوۡمٍ عَدُوٍّ لَّـكُمۡ وَهُوَ مُؤۡمِنٌ فَتَحۡرِيۡرُ رَقَبَةٍ مُّؤۡمِنَةٍ ؕ وَاِنۡ كَانَ مِنۡ قَوۡمٍۢ بَيۡنَكُمۡ وَبَيۡنَهُمۡ مِّيۡثَاقٌ فَدِيَةٌ مُّسَلَّمَةٌ اِلٰٓى اَهۡلِهٖ وَ تَحۡرِيۡرُ رَقَبَةٍ مُّؤۡمِنَةٍ ۚ فَمَنۡ لَّمۡ يَجِدۡ فَصِيَامُ شَهۡرَيۡنِ مُتَتَابِعَيۡنِ تَوۡبَةً مِّنَ اللّٰهِ ؕ وَكَانَ اللّٰهُ عَلِيۡمًا حَكِيۡمًا وَمَنۡ يَّقۡتُلۡ مُؤۡمِنًا مُّتَعَمِّدًا فَجَزَآؤُهٗ جَهَـنَّمُ خَالِدًا فِيۡهَا وَغَضِبَ اللّٰهُ عَلَيۡهِ وَلَعَنَهٗ وَاَعَدَّ لَهٗ عَذَابًا عَظِيۡمًا يٰۤـاَيُّهَا الَّذِيۡنَ اٰمَنُوۡۤا اِذَا ضَرَبۡتُمۡ فِىۡ سَبِيۡلِ اللّٰهِ فَتَبَـيَّـنُوۡا وَلَا تَقُوۡلُوۡا لِمَنۡ اَ لۡقٰٓى اِلَيۡكُمُ السَّلٰمَ لَسۡتَ مُؤۡمِنًا ۚ تَبۡـتَـغُوۡنَ عَرَضَ الۡحَيٰوةِ الدُّنۡيَا فَعِنۡدَ اللّٰهِ مَغَانِمُ كَثِيۡرَةٌؕ كَذٰلِكَ كُنۡتُمۡ مِّنۡ قَبۡلُ فَمَنَّ اللّٰهُ عَلَيۡكُمۡ فَتَبَـيَّـنُوۡا ؕ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعۡمَلُوۡنَ خَبِيۡرًا]
“Yanlışlıkla olması dışında bir mümin bir mümini asla öldüremez. Yanlışlıkla bir mümini öldüren kimsenin bir köle azat etmesi ve öldürülenin ehline teslim edilecek bir diyet vermesi gerekir. Ancak ölünün ailesi diyeti bağışlarsa o başka. Öldürülen kimse, mümin olmakla beraber size düşman olan bir kavimden ise bir köle azat emek gerekir. Eğer kendileriyle aranızda bir anlaşma bulunan bir kavimden ise ehline teslim edilecek bir diyet vermek ve mümin bir köleyi azat emek gerekir. Bunu bulamayan kimsenin Allah tarafından tövbesinin kabulü için iki ay peş peşe oruç tutması gerekir. Allah her şeyi bilmektedir, hikmet sahibidir. Kim de bir mümini kasten öldürürse onun cezası, içinde devamlı kalmak üzere cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır. Ey iman edenler! Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman tebeyyün edin (meseleyi araştırıp ondan emin olun), dünya hayatının geçici menfaatini arzu ederek size teslim olup Müslümanlığını bildiren kimseye ‘Sen mümin değilsin!’ demeyin. Daha önce siz de böyle idiniz. Allah size minnet göstererek (lütfederek) hidayete getirdi. Öyleyse tebeyyün edin. Şüphesiz ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır. (Nisa 92-94)
Allahu Teâlâ bu ayetlerde, müminin değerinin ne kadar yüksek olduğunu vurgulamıştır. Onu kasıtlı ve haksızca öldürmenin cezası pek ağırdır; cehennemdir, böyle bir kişi Allah’ın gazabına ve lanetine uğramış oldu, kendisine büyük azap hazırlandı. Çoğu kimse bunu hatırlamaz, basit bir şey için veya bir kavgada hemen kardeşini öldürür oldu. Yine milliyetçilik, vatancılık, mezhepçilik veya grupçuluk uğrunda rahatça Müslüman kardeşini öldürür oldu. Bu ayet unutuldu, akla gelmez oldu. Zira gerçek bir İslâm eğitimi bulunmadığı gibi İslâm’ı uygulayan ve Müslüman’ı yetiştiren bir devlet de yoktur.
Bu nedenle ayet, müminin mümini öldüremeyeceğini açıkladı, ancak hatayla öldürme vakıası olabilir. Hiçbir zaman Müslüman kasıtlı olarak kardeşini öldüremez, böyle bir şey söz konusu değildir. Allahu Teâlâ şöyle buyurdu:
[وَمَا كَانَ لِمُؤۡمِنٍ اَنۡ يَّقۡتُلَ مُؤۡمِنًا اِلَّا خَطَـــًٔاۚ]
“Yanlışlıkla olması dışında bir mümin bir mümini asla öldüremez.” Böyle bir şeyin vuku bulması tasavvur edilemez. Zira müminler tek bir vücuttur, birbirlerindendirler. Bir mümine zarar gelirse tüm müminlere zarar gelmiş olur.
Hz. Aişe RadiyAllahu Anhâ hakkında iftira atılıp bazıları bunu konuşunca Allahu Teâlâ şu ayeti indirdi:
[لَوۡلَاۤ اِذۡ سَمِعۡتُمُوۡهُ ظَنَّ الۡمُؤۡمِنُوۡنَ وَالۡمُؤۡمِنٰتُ بِاَنۡفُسِهِمۡ خَيۡرًاۙ وَّقَالُوۡا هٰذَاۤ اِفۡكٌ مُّبِيۡنٌ]
“Bunu işittiğiniz zaman erkek olsun kadın olsun müminler birbirleri hakkında hayrı zan eder (hüsnü zan beslerler). Bu, apaçık iftira derler.” [Nur Suresi 12]
Allahu Teâlâ şöyle de buyurdu:
[وَالۡمُؤۡمِنُوۡنَ وَالۡمُؤۡمِنٰتُ بَعۡضُهُمۡ اَوۡلِيَآءُ بَعۡضٍ]
“Mümin erkek ve kadınlar birbirlerinin velisidir (dostu ve yardımcısıdır)” [Tevbe Suresi 71]
Temiz bir mümin hakkında iftira bütün müminlere iftira olur, kâfirler ve münafıklar bütün müminlere aynı gözle bakarlar, düşmanca ve kindarlıkla bakarlar, bir mümine iftira atılınca bütün müminleri aynı sayıp yayarlar, müminin başına bir kötülük gelirse sevinirler. Bir mümin öldürülünce de sevinirler. Bütün müminlerin yok olmasını dilerler. Allah bu hakikati müminlere bildirerek şöyle buyurdu:
[اِنۡ تَمۡسَسۡكُمۡ حَسَنَةٌ تَسُؤۡهُمۡ وَاِنۡ تُصِبۡكُمۡ سَيِّئَةٌ يَّفۡرَحُوۡا بِهَاۚ وَاِنۡ تَصۡبِرُوۡا وَتَتَّقُوۡا لَا يَضُرُّكُمۡ كَيۡدُهُمۡ شَيۡـــًٔاؕ اِنَّ اللّٰهَ بِمَا يَعۡمَلُوۡنَ مُحِيۡطٌ]
“ (kâfirler) eğer size bir iyilik dokunursa onları üzer, eğer size bir kötülük dokunursa onları sevindirir. Eğer sabredip Allah’tan korkarsanız onların hileleri size zarar vermez. Şüphesiz ki Allah onların yaptıklarını kuşatmıştır. (Al-i İmran120)
Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Kâbe’ye bakınca şöyle buyurdu:
[ما أعظمك وأعظم حرمتك، وللمؤمن أعظم حرمة عند الله منك، إن الله حرم منك واحدة، وحرم من المؤمن ثلاثا: دمه وماله وأن يظن به ظن السوء] (البيهقي) وفي رواية أخرى [ وأن يظن به إلا خيرا] (ابن ماجه)
“Ne kadar azametlisin! Senin hürmetin ne kadar azametlidir! Muhakkak ki Allah katında müminin hürmeti senden daha azametlidir. Allah seninle ilgili tek bir husus haram kılarken müminle ilgili üç husus haram kıldı: Kanı, malı ve onun hakkında su-i zan etmek (kötü zan beslemektir).” (Beyhaki)
Başka rivayette “ onun hakkında ancak hayrı zan etmektir” (İbni Maceh)
Allahu Teâlâ, müminin değerini yükseltmiş, öldürülmesi asla caiz olmadığı gibi müminin mümini öldürmesi de mümkün değildir. Bu ancak hatayla ve insanın iradesi dışında olabilir. Bununla birlikte müminin kıymetini vurgulayıp hatayla öldürüldüğü hâllerin hükümlerini açıkladı.
- Daru’l-İslâm’da ve İslâm diyarlarında yanlışlıkla bir mümini öldüren kimse bir köle azat etmeli ve öldürülenin ehline teslim edilecek bir diyet vermesi gerekir.
Diyetin değeri ise Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in açıkladığına göre 1000 dinar ya da 100 devedir. [Nesai] Her dinar 4,25 gram saf altındır. Bu şekilde 4250 gram saf altın diyet ödenir. Bununla beraber bir köle azat edilecektir. Bir köle bulamazsa iki ay arka arkaya oruç tutacaktır. Ondan sonraki ayetin devamında bu açıklandı. Ancak öldürülen kimsenin velisi bağışlarsa caizdir.
- Harp hâlinde düşmanların diyarlarında, daru’l-küfürde, daru’l-harpte ikamet ediliyorsa hüküm şöyledir: “Öldürülen kimse, mümin olmakla beraber size düşman olan bir kavimden ise bir köle azat etmek gerekir.” Sadece bir köle azat edilir, diyet kimseye verilmez. Zira düşmanlarla ilişki yoktur, harp hâli vardır.
- Daru’l-küfürde olup da onlarla ateşkes veya iyi komşuluk anlaşması varsa durum şöyledir: “Eğer kendileriyle aranızda bir anlaşma bulunan bir kavimden ise ehline teslim edilecek bir diyet vermek ve mümin bir köleyi azat etmek gerekir.” Zira o kavimle ilişki vardır, İslâm Devleti onlarla savaş hâlinde değildir, normal ilişkisi vardır.
- “Bunu (köleyi) bulamayan kimsenin Allah tarafından tövbesinin kabulü için iki ay peş peşe oruç tutması gerekir.” Bu şekilde İslâm köleleri azat ettirmek üzere birçok hüküm indirmiştir. İşte bunlardan biri de budur.
- “Allah her şeyi bilmektedir, hikmet sahibidir.” Allahu Teâlâ’nın bu hükümleri niçin teşri ettiğini ancak O bilir, bunlardaki hikmeti de ancak O bilir, doğru fikir gösteren de O’dur. Zira yaratıcı O’dur, en iyi bilen ve en doğru hüküm veren O’dur. “Yakinen iman etmiş olan insanlara Allah’ın hükmünden daha güzel hüküm var mıdır?!” [Maide Suresi 50]
Bu ayet iç siyasetle ilgili bir hüküm gösterirken aynı zamanda dış ilişkilerle ilgili hükümler de gösterdi. Bunun manası: “Müslümanlara ait İslâm’ı uygulayan bir devlet vardır, bu hükümleri uygulayacak bir İslâm Devleti’nin var olması gerekir.” demektir.
“Kim de bir mümini kasten öldürürse onun cezası içinde devamlı kalmak üzere cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.” Bu ahiretteki cezadır. Müslüman’ı öldürmek o kadar haramdır ki kasten öldürenin cezası cehennemdir. Allah ona gazap eder, onu lanetler; onu rahmetinden çıkarır, ona çok ağır azap hazırlamıştır. Böylece müminin değeri pek yüksektir.
Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem milliyetçilik, vatancılık, mezhepçilik, grupçuluk ve particilik uğrunda birbirlerini öldüren Müslümanlara şöyle de buyurdu:
[لَيْسَ مِنَّا مَنْ دَعَا إِلَى عَصَبِيَّةٍ وَلَيْسَ مِنَّا مَنْ قَاتَلَ عَلَى عَصَبِيَّةٍ وَلَيْسَ مِنَّا مَنْ مَاتَ عَلَى عَصَبِيَّةٍ]
“Asabiyete çağıran bizden değildir, asabiyet uğrunda savaşan bizden değildir, asabiyet uğrunda mücadele ederek ölen bizden değildir.” [Ebu Davud, İbni Mace]
Herhangi bir cemaate taassup etmek de asabiyet sayılır. Körü körüne onları savunmak ve onun uğrunda savaşmak, o cemaat dışındakini öldürmeye hazır olmak asabiyet sayılır.
Bu nedenlerle birbirlerini öldürenler sanki İslâm’dan çıkmış oldu. Onlar hakkında şöyle buyurdu:
[لَا تَرْجِعُوا بَعْدِي كُفَّاراً يَضْرِبُ بَعْضُكُمْ رِقَابَ بَعْضٍ]
“Benden sonra (asabiyetten dolayı) birbirinizin boyunlarını vurarak kâfir olarak dönmeyin!” [Buhari, Müslim, Nesai, İbni Mace]
Asabiyet veya herhangi batıl dava uğrunda iki Müslüman birbirleriyle savaşırsa ikisi de cehennemliktir. Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
[إِذَا الْتَقَى الْمُسْلِمَانِ بِسَيْفَيْهِمَا فَالْقَاتِلُ وَالْمَقْتُولُ فِي النَّارِ]
“İki Müslüman kılıçlarıyla birbirlerine karşı çıkarsa öldüren ve öldürülen cehennemliktir.” [Buhari ve Müslim]
Bu iki Müslüman haksızca birbirlerini öldürmeye çalışırlarsa ikisi haksız ve cehennemlik olurlar.
Kasıtlı olarak Müslüman’ı öldüren kimsenin cezası ölümdür. Ancak velisi diyeti kabul edip affederse kabul edilir.
[وَلَا تَقۡتُلُوا النَّفۡسَ الَّتِىۡ حَرَّمَ اللّٰهُ اِلَّا بِالۡحَـقِّ ؕ وَمَنۡ قُتِلَ مَظۡلُوۡمًا فَقَدۡ جَعَلۡنَا لِـوَلِيِّهٖ سُلۡطٰنًا فَلَا يُسۡرِفْ فِّى الۡقَتۡلِ ؕ اِنَّهٗ كَانَ مَنۡصُوۡرًا]
“Haklı bir sebep olmadıkça Allah’ın öldürülmesini haram kıldığı cana kıymayın. Kim haksızca öldürülürse velisine yetki verdik, öldürme işinde israf yapmasın, haddi aşmasın. Zira o yardım edilmiş olan kimsedir.” [İsra Suresi 33]
Öldürmede israf etmek, haddi aşmak ise katil dışında intikam olarak başka kimseyi öldürmektir. “İsraf etmesin, haddi aşmasın” denilerek katil kimse dışında bir kimsenin öldürülmemesi, intikam, kan davası gütmenin kesinlikle yasak olduğu kastedilmiştir. Sadece katil öldürülür. Veli katili affetme ve yerine diyeti kabul etme hususunda yetki sahibidir.
Hakla öldürmeyi ise Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle açıkladı:
[لا يحل دم إمرئ مسلم يشهد أن لا إله إلا الله وأني رسول الله إلا بإحدى ثلاث: الثيب الزاني والنفس بالنفس والتارك لدينه المفارق للجماعة]
“La ilahe illAllah ve Muhammed Resulullah şehadeti getiren Müslüman’ın kanı ancak şu üç hâlde helal olur: Evliliği yaşamış olan zani, cana can (katil olan), dinini terk eden, İslâmi cemaatten ayrılan kimsedir.” [Buhari ve Müslim]
Cemaati terk etmenin manası halifeye, İslâm Devleti’ne başkaldırma manasını içerir. Cemaatle İslâm toplumu kastediliyor, bu toplumu terk etmek İslâm’dan çıkmak veya İslâm hükmüne karşı gelip ondan ayrılmak manasındadır. İslâm toplumunu veya devletini bölmek isteyenler veyahut onun aleyhine çalışanlar öldürülür.
Yine Lut kavminin fiilini yapanlar, eşcinsellik suçu işleyenler öldürülür. Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
[ من وجدتموه يعمل عمل قوم لوط فاقتلوا الفاعل والمفعول به]
“ Kimin Lut kavminin fiilini yaptığını bulursanız yapan ve kendisine yapılan kimseleri öldürün” (Ebu Davut, Tirmizi, İbni Maceh, İbni Hanbel)
Zira bu kişiler Allah’ın büyük yasaklıklarını deldiler, hadlerini aştılar, iki şahadetin haklarını çiğnediler.
Sihirbazlık yapanlar da öldürülür. Zira Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem sihirbazlığı en büyük günahlardan saydı. Şöyle buyurdu:
[ ومن سحر فقد أشرك] (النسائي)
“ Kim sihirbazlık yaparsa müşrik olur” (Nesai)
Şu hadis te rivayet edilmiştir:
[ حد الساحر ضربه بالسيف] (الترمذي)
“ Sihirbazın haddi kılıçla vurmaktır. (öldürmektir)” (Tirmizi) .
Bu hadis hakkında âlimlerin bir kısmı Marfu derken bir kısmı bu hadis mavkuftur dediler. Bunu rivayet eden Cundüb adlı sahabe Rasulullah’a isnat edilirken marfu olur. Rasulullah’a isnat edilmeyip Sahabede kalırsa mavkuf olur. Marfu olursa şeri delil olur, kaynak olarak kullanılır. Mavkuf olursa şeri hüküm olur, sahabenin görüşüdür, onunla da amel edilir. Nitekim Cundüb bir sihirbazı öldürmüştür.
Ayrıca 2. Raşidi Halife Ömer r.a “ Sihirbazlık yapan herkesi öldürün” diye bütün vilayetlere talimat verdi. Bu yüzden “bir kaç sihirbaz öldürüldü”. (Beyhaki) Sahabelerden hiç biri itiraz etmeyip kabul ettiler. Bu icma-i sahabe’dir, şeri delildir.
Ayrıca bazı büyük suçlara taziri ceza uygulanıp ölüme ulaşabilir. Halife veya hâkim şeri kıyas yaparak onu takdir eder. Misal olarak İslam’a aykırı demokratik veya laik veyahut komünist parti veyahut ta Müslümanları tefrik eden milliyetçi veya vatancı parti kuranların cezası ölüme ulaşabilir.
Müslümanların kanı eşittir:
[يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمْ الْقِصَاصُ فِي الْقَتْلَى الْحُرُّ بِالْحُرِّ وَالْعَبْدُ بِالْعَبْدِ وَالْأُنثَى بِالْأُنثَى فَمَنْ عُفِيَ لَهُ مِنْ أَخِيهِ شَيْءٌ فَاتِّبَاعٌ بِالْمَعْرُوفِ وَأَدَاءٌ إِلَيْهِ بِإِحْسَانٍ ذَلِكَ تَخْفِيفٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَرَحْمَةٌ فَمَنْ اعْتَدَى بَعْدَ ذَلِكَ فَلَهُ عَذَابٌ أَلِيمٌ]
“Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın (öldürülür). Ancak her kimin cezası, kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından bir miktar bağışlanırsa artık (taraflar) hakkaniyete uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) güzellikle ödemelidir. Bu söylenenler, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Her kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak onun için elem verici bir azap vardır.” [Bakara Suresi 178]
Ayette “Her kim bundan sonra haddi aşarsa muhakkak onun için elem verici bir azap vardır.” denilerek, kim hakkını aldıktan sonra katili öldürürse onun için elim azap vardır, denmiştir. Bir kimse diyeti aldıktan sonra katili öldürürse öldürülür.
Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
[ لا أعفي من قتل بعد أخذه الدية] (ابن حنبل، أبو داود)
“Diyeti aldıktan sonra katili öldüren kimseyi affetmem.” [İbni Hanbel, Ebu Davut]
Resullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
[المسلمون تتكافئ دماؤهم]
“Müslümanların kanı eşittir.” [Buhari]
Buhari, Ali bin El-Medeyni, İbrahim En-Nuhai ve Es-Sevri şu hadisten dolayı bir efendi kölesini öldürürse öldürülür dedi:
[من قتل عبده قتلناه، ومن جدع عبده جدعناه]
“Kim kölesini öldürürse onu öldürürüz, kim kölesinin bir tarafını keserse onun tarafını keseriz.” [Buhari]
Cumhur ulemaya göre kâfire karşı Müslüman öldürülmez. Çünkü Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
[لا يقتل مسلم بكافر]
“Müslüman kâfirle öldürülmez.” [Buhari]
Bu kâfir zimmi değilse daru’l-küfürde yaşıyorsa Müslüman onunla öldürülmez. Eğer bu kâfir zimmi ise daru’l-İslâm’da İslâm hükmü altında yaşıyorsa bir Müslüman onu öldürürse ceza olarak öldürülür. Zira Beyhaki şöyle rivayet etti:
“Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem zimmiyi öldüren Müslüman’ı öldürdü ve şöyle buyurdu:
[أنا أكرم من وفى بذمته]
“Zimmetine (ahdine) vefakârların en değerlisi benimdir.” [El-Muğni]
İbni Ömer RadiyAllahu Anh, Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in zimmi olan kimsenin diyetinin Müslüman’ın diyeti olduğuna dair hüküm verdiğini rivayet etti. [Beyhaki]
Resulullah Yemen halkına şu mektubu yazdırmıştır:
[وإن الرجل يقتل بالمرأة]
“Muhakkak, kadına erkek öldürülür.” [Malik]
Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
[من قتل معاهدا لم يرح رائحة الجنة، وإن ريحها يوجد من مسيرة أربعين عاما]
“Kim bir ahitli kimseyi öldürürse cennet kokusunu koklamaz. Oysa onun kokusu kırk senelik yürüyüş mesafesinden koklanır.” [Buhari]
Baba çocuğunu öldürürse öldürülmez, başka ceza verilir. Çünkü Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
[لا يقتل والد بولده]
“Baba çocuğuna öldürülmez.” [Tirmizi]
Bu bir istisnadır. Ancak çocuk babasını öldürürse çocuk öldürülür. Çünkü Sraka adlı Sahabe şöyle rivayet etti
“Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem çocuk babasını öldürürse çocuğu öldürüyordu, baba çocuğunu öldürürse babayı öldürmüyordu.” [Tirmizi]
Yine anne, baba gibidir, annesini öldüren kimse öldürülür.
Kasta benzer olayda katil öldürülmez. Normal olarak öldürücü olmayan bir araçla, bir değnek, bir kırbaçla veya eliyle, yumruk vurursa buna “kasta benzer” “şibhu’l-amed” denilir. Bunda ağır diyet vardır. Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
“Şibhu’l-amedin diyeti ağırdır.”
Kasta benzer hatayla, değnekle ve kırbaçla öldürülen kimsenin diyeti 100 devedir, bunların kırkı hamiledir. [Ebu Davud, İbni Mace] Ağır diyet 100 devenin 40’ı hamiledir.
Cenini öldürmenin diyeti hakkında Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem 10 deve veya bir köleyi azat etme hükmü verdi. Bir kimse hamile bir kadını vurursa ve cenini öldürürse 10 deve diyet verecek veya bir köle kurtaracaktır. İslâm birçok mesele için kölenin azat edilmesini gerektirdiğinden dolayı köle kalmadı. Ama hadis-i şerifte geçtiği gibi hamilelikten 40 veya 42 gün üzerinde cenin olur, daha önce cenin sayılmaz. Bir kadın kendisi kasıtlı olarak cenini düşürürse günahkâr olur, kefareti çok sadaka vermesidir. Zira kimseye diyet veremez.
Katile karşı iki güvenilir erkek veya iki kadınla bir erkek şahit kâfi gelir.
İşte şer’î hükümler uygulanınca toplumda huzur, emniyet ve istikrar gerçekleşir. Toplumda hayat olur, katil öldürülünce bir şerli kimseden kurtulmuş olunur, öldürmeyi düşünenleri korkutup caydırır. Allahu Teâlâ şöyle buyurdu:
[وَلَكُمْ فِي الْقِصَاصِ حَيَاةٌ يَاأُوْلِي الْأَلْبَابِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ]
“Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki suç işlemekten sakınırsınız.” [Bakara Suresi 179]
İslâm Hilâfet Devleti bu cezaları uyguladığında kargaşaları ve kan davalarını kaldırır, intikam olmaz, herkes hakkını alır, emniyet, huzur ve istikrar sağlanır.
“Ey iman edenler! Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman tebeyyün edin (meseleyi araştırıp anlayın), dünya hayatının geçici menfaatini arzu ederek size teslim olup Müslümanlığını bildiren kimseye ‘Sen mümin değilsin!’ demeyin. Daha önce siz de böyle idiniz. Allah size minnet göstererek (lütfederek) hidayete getirdi. Öyleyse tebeyyün edin. Şüphesiz ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.”
Koyunlarla beraber Suleym oğullarından biri Sahabelerin yanından geçince selam verdi. Sahabeler “Bu kişi ancak bizden korunmak için selam verdi.” diyerek onu öldürdüler ve koyunlarını ganimet olarak aldılar. Koyunları Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e getirdiler. Bunun üzerine bu ayet indirildi. [Buhari, İbni Hanbel] Usame bin Zeyd’in bunu yaptığına dair rivayet vardır. [El-Hakim] Başka rivayette Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Mikdad bin El-Esved adlı sahabeyi savaşmak üzere bir seriye başına tayin edip gönderdi. Hedef edinen yere varınca oradaki adamlar kaçtılar, sadece bir adam kaldı, kendi malı çoktu. Şehadet getirdi. Fakat Mikdad onu öldürdü. Mikdad’ın emri altındaki bir Müslüman ona:
“La ilahe illAllah diyen kimseyi nasıl öldürürsün? Allah’a yemin ederim ki bunu Resulullah’a söyleyeceğim. Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in yanına gelince: Mikdad La ilahe illAllah diyen kimseyi öldürdü! Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Mikdad’ı çağırttı ve ona La ilahe illAllah diyen kimseyi öldürdün! Yarın (kıyamette) La ilahe illAllah karşısında nasıl duracaksın?! Allah bunun üzerine bu ayeti indirdi. Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem ona şöyle dedi: Bu adam kâfirler arasında imanını gizleyen bir mümin idi, sen de Mekke’deyken imanını gizliyordun.” [Bezzar]
İbni Cerir bu ayetin kimin hakkında nazil olduğuna dair ihtilaf vardır, fakat hepsi aynı manada geçmektedir. Ayet bunu doğruluyor, der.
Bu nedenle Müslümanlığını ilan eden kimse mümin olup onu öldürmek caiz değildir. Ancak yukarıdaki üç sebepten bir sebep varsa öldürülür. Savaşta şehadeti getirip teslim olan kimsenin teslimiyeti kabul edilir. Ayette “tebeyyün edin” sözüyle “İyice araştırın, tam emin olun ondan sonra hüküm verin!” denmektedir. Bir kimse Müslümanlığını ilan ederse araştırılıp ondan emin olunmalıdır, sadık olup olmadığı bilinmelidir. Kafasında dinle çelişen bir fikri kalmamalı, dine aykırı bir şey söylememeli, İslâm’ı olduğu gibi kabul etmelidir. Nitekim ayette “Şüphesiz ki Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” sözüyle Allah’ın Müslümanların neyi, niçin yaptıklarını, öldürdüklerini bildiğini beyan etmektedir. Böylece Müslümanlar Allah’tan korksunlar, yanlış bir şey yapmasınlar.
“Daha önce siz de böyle idiniz. Allah size minnet göstererek (lütfederek) hidayete getirdi.” ayetine binaen, Müslümanlar Allah’ın hidayeti olmasaydı kâfir olacaklarını veya daha önce Müslümanlığı yokken Allah’ın hidayetiyle Müslüman olduğunu düşünsünler, eski hâllerini hatırlasınlar ve biri ciddi manada Müslümanlığını ilan ederse onu kabul etsinler, ganimetleri düşünmesinler. Nitekim Allah’ın yanındaki ödül daha büyüktür, o cennet ve ebedi nimetlerdir. Ayrıca bir insanı İslâm’a kazandırmak dünyaya bedeldir.
Ancak imanla çelişen bir şey kabul ederse veya dinin bir kısmını kabul edip diğer kısmını reddederse mümin olamaz. I. Raşid Halife Ebu Bekir zekâtı inkâr edenler veya zekâtı vermek istemeyenlerle savaştı. Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
[أمرت أن أقاتل الناس حتى يشهدوا أن لا إله إلا الله وأن محمدا رسول الله، ويقيموا الصلاة ويؤتوا الزكاة. فإذا فعلوا ذلك فقد عصكوا مني دماءهم وأموالهم إلا بحق الإسلام، وحسابهم على الله]
“İnsanlar La ilahe illAllah Muhammed Resulullah şehadeti getirinceye, namazı kılıncaya ve zekâtı verinceye kadar onlarla savaşmayla emredildim. Eğer bunu yaparlarsa kanlarını ve mallarını benden korumuş olurlar. Ancak İslâm hakkıyla savaşırım, onların hesabı Allah indindedir.” [Buhari ve Müslim]
İslâm’da hükmü kesin olan şeyi inkâr etmek küfür olur. Biri, namaza, oruca ve zekâta inanıyorsa fakat Allah’ın indirdikleriyle hükmü inkâr ediyorsa veya dini devletten ve siyasetten ayırıyorsa, helali haram ve haramı helal kılıyorsa, bir ayeti veya bir mütevatir hadisi veyahut hadislerin toplamını, sünneti inkâr ediyorsa kâfir olur. Zira bunlar ve benzerleri İslâm’ın haklarıdır, kesin olarak gerektirdiği hususlardır. Hilâfet Devleti dinden kesin bir şeyi inkâr eden kimseyi araştırır, tövbe ettirir, dönmezse onu öldürür. Bu şekilde dini korur. Zira dini koruma metodu budur.