– 44 –

Bu ayetlerde şu hakikatler üzerinde duracağız ve aşağıdaki sorulara cevap vereceğiz:

  • Şirkin manası ve çeşitleri
  • Putlara ve şeytana tapma meselesi
  • Şeytanın kibirlenmesi ve  kuruntuları
  • İnsanlardan şeytanlar
  • Hayvanın kulağını kesme konusu
  • Yaratılışı değiştirme meselesi

Şirkin çeşitleri nedir? Başka niyet şirk sayılır mı?  Şeytanın emrine uymak tapmak mıdır? İnsanlardan şeytanlar var mıdır? Hilafeti ve şeriatı yıkıp küfrü fıskı ve fücuru ilan edenleri şeytan tebrik etti mi? Hangi durumda hayvanın kulağını yaralamak haram olur? Yaratılışı değiştirmek yasak mıdır? 

اِنَّ اللّٰهَ لَا يَغۡفِرُ اَنۡ يُّشۡرَكَ بِهٖ وَيَغۡفِرُ مَا دُوۡنَ ذٰ لِكَ لِمَنۡ يَّشَآءُ‌ ؕ وَمَنۡ يُّشۡرِكۡ بِاللّٰهِ فَقَدۡ ضَلَّ ضَلٰلًاۢ بَعِيۡدًا‏ ﴿۱۱۶﴾  اِنۡ يَّدۡعُوۡنَ مِنۡ دُوۡنِهٖۤ اِلَّاۤ اِنٰـثًـا‌ ۚ وَاِنۡ يَّدۡعُوۡنَ اِلَّا شَيۡـطٰنًا مَّرِيۡدًا ۙ‏ ﴿۱۱۷﴾  لَّـعَنَهُ اللّٰهُ‌ ۘ وَقَالَ لَاَ تَّخِذَنَّ مِنۡ عِبَادِكَ نَصِيۡبًا مَّفۡرُوۡضًا ۙ‏ ﴿۱۱۸﴾  وَّلَاُضِلَّـنَّهُمۡ وَلَاُمَنِّيَنَّهُمۡ وَلَاٰمُرَنَّهُمۡ فَلَيُبَـتِّكُنَّ اٰذَانَ الۡاَنۡعَامِ وَلَاٰمُرَنَّهُمۡ فَلَيُغَيِّرُنَّ خَلۡقَ اللّٰهِ‌ؕ وَمَنۡ يَّتَّخِذِ الشَّيۡطٰنَ وَلِيًّا مِّنۡ دُوۡنِ اللّٰهِ فَقَدۡ خَسِرَ خُسۡرَانًا مُّبِيۡنًا ؕ‏ ﴿۱۱۹﴾  يَعِدُهُمۡ وَيُمَنِّيۡهِمۡ‌ ؕ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيۡـطٰنُ اِلَّا غُرُوۡرًا‏ ﴿۱۲۰﴾  اُولٰٓٮِٕكَ مَاۡوٰٮهُمۡ جَهَـنَّمُ وَلَا يَجِدُوۡنَ عَنۡهَا مَحِيۡصًا‏ ﴿۱۲۱﴾

“ Şüphesiz ki Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları dilediğine bağışlar. Kim Allah’a şirk koşarsa derin bir sapıklığa sapmış olur. Onlar Allah dışında ancak bir takım dişilere taparlar, ancak azgın inatçı şeytana taparlar. Allah, o şeytana lanet etti ve o da, ant olsun ki senin kullarından elbette belirli bir pay alacağım dedi. Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler. Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinirse şüphesiz o apaçık bir hüsrana düşmüştür. Şeytan onlara vaatte bulunur ve onları kuruntulara sürükler. Oysa şeytan ancak aldatmak için onlara vaatte bulunuyor. Onların barınağı cehennemdir, ondan kaçış yolu bulamazlar”.  (Nisa 116-121)

Bu ayetlerde Allah şirki hiçbir şekilde affetmeyeceğini bildirmiştir, bunun dışında her günahı affedebilir. Zira şirk Allah’la beraber bir ortak kılmaktır. Allah her şeyden münezzehtir, üstündür, hiçbir şey ona benzemez, sınırsız, gözler ona erişmez, yetişemez, her şeyi yarattı, her şeyi yok edecektir, diriltir ve öldürür. Bu haldeyken nasıl ona bir çocuk nispet edilir veya yaratılan bir şey onun ortağı kılınır? Nasıl bir yaratılmış olanın onu yaratanın ortağı olduğu söylenir? Akla aykırıdır. Akıl bunu kabul etmez. Ancak akıllarını kullanmayanlar şirk koşarlar.

İnsan hissettiği şeyleri düşünürse bunların aciz, eksik, muhtaç ve sınırlı olduklarını idrak eder. Öyleyse bunların bir yaratıcısının var olması gerekir. Peki, bunlar nasıl yaratıcıyla eşit yapılır ve ortak kılınır veya ondan bir parça sayılır? Bu bir hezeyandır, akılsızlıktır ve saçma sapan bir şeydir. Ancak hezeyan eden bunu söyler. Aklını çalıştırmayan, sırf babalarını taklit ederek veya taassup eden buna körü körüne uyar.

Yaratıcıya iman etmek fıtridir. Herkes yaratıcının varlığını hisseder. Çünkü her şeyin aciz, eksik, muhtaç ve sınırlı olduğu hisseder. Hatta doğaya inananlar, bir yaratıcı güce inanmışlar fakat meseleyi saptırarak söylemişlerdir. Zira doğayı yaratıcı olarak görürler. Sanki insanlar ve eşyalar kendi kendilerini yaratmış oldu! Bu bir hezeyan, akılsızlık ve tam bir sapıklıktır. Çünkü doğa veya tabiat insanlar, kâinat, hayat ve onları yürüten kanunlardan oluşur. Tabiatta en  üstün varlık insandır çünkü aklı vardır ve diğer varlıkların aklı yoktur. Tabiatta yaratıcı olacaksa insan olurdu! Oysa hiç bir kimse bunu iddia edemez. Sadece maddeyi, bunun özellikleri ve kanunları keşfeder. Bu şekilde bunları kullanmaya çalışır ve imalat yapar. 

Bu nedenle yaratıcı bunların dışında olmalıdır. Tün bunlardan münezzehtir, aciz, eksik, muhtaç ve sınırlı olamaz, yoksa yaratıcı sayılmaz. Zira hissedilen eşyalar bu sıfatlara sahip olduğundan dolayı yaratılmış, bir yaratıcıya muhtaçtır. Yaratıcıyla ortak kılmak akla sığmaz, şirk koşmaktır, hezeyandır ve akli dengesizliktir. Şeytanın insana verdiği vesvesedir. 

Allah’a yaklaşmak için lat, uzza, hubel gibi putları birer ortak kıldılar, aynı anda her putla beraber onun yardımcısı olarak bir cinniye (dişi cin) edindiler. Yine meleklerin Allah’ın kızları olduğunu iddia ederek taptılar. Bu şekilde Allah dışında, kendilerine göre dişi sıfatı taşıyan ortaklar kıldılar. 

Bunların yaratıldıklarına inandıkları halde “bunlar bizi Allah’a yaklaştırır, bu nedenle onlara tapıyoruz” diye iddia ettiler. Allah onların iddialarını çürütürken şöyle buyurdu:

 اَلَا لِلّٰهِ الدِّيۡنُ الۡخَالِصُ‌ وَالَّذِيۡنَ اتَّخَذُوۡا مِنۡ دُوۡنِهٖۤ اَوۡلِيَآءَ‌ ۘ مَا نَعۡبُدُهُمۡ اِلَّا لِيُقَرِّبُوۡنَاۤ اِلَى اللّٰهِ زُلۡفٰى ؕ اِنَّ اللّٰه يَحۡكُمُ بَيۡنَهُمۡ فِىۡ مَا هُمۡ فِيۡهِ يَخۡتَلِفُوۡن اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهۡدِىۡ مَنۡ هُوَ كٰذِبٌ كَفَّارٌ‏ ﴿۳﴾ 

“ İyi bilinsin ki, halis din yalnız Allah’a aittir. Allah dışında veli edinenler “ancak bizi Allaha yaklaştırmak için bunlara tapıyoruz” derler. Muhakkak ki Allah (Kıyamet günü) onların aralarında ihtilaf edip durdukları şey hakkında hüküm verecektir. Şüphesiz ki Allah yalancı ve azılı kâfir, nankör olan kimseyi hidayete erdirmez” (Zümer 3)  

Halis din; şirksiz dindir, sırf Allah’a tapmaktır ve ona ortak kılmamaktır. 

Hristiyanlar ve Yahudiler şirk koştular. Mesih ve Uzeyir’i ilah edindiler. Hahamları ve rahiplerini de rab edindiler.

Allah onların şirklerini açığa çıkararak şöyle buyurdu: 

وَقَالَتِ الۡيَهُوۡدُ عُزَيۡرُ ۨابۡنُ اللّٰهِ وَقَالَتِ النَّصٰرَى الۡمَسِيۡحُ ابۡنُ اللّٰهِ‌ؕ ذٰ لِكَ قَوۡلُهُمۡ بِاَ فۡوَاهِهِمۡ‌ ۚيُضَاھِــُٔــوۡنَ قَوۡلَ الَّذِيۡنَ كَفَرُوۡا مِنۡ قَبۡلُ‌ ؕ قَاتَلَهُمُ اللّٰهُ ‌ۚ اَنّٰى يُؤۡفَكُوۡنَ ﴿۳۰﴾  اِتَّخَذُوۡۤا اَحۡبَارَهُمۡ وَرُهۡبَانَهُمۡ اَرۡبَابًا مِّنۡ دُوۡنِ اللّٰهِ وَالۡمَسِيۡحَ ابۡنَ مَرۡيَمَ‌ ۚ وَمَاۤ اُمِرُوۡۤا اِلَّا لِيَـعۡبُدُوۡۤا اِلٰهًا وَّاحِدًا‌ ۚ لَاۤ اِلٰهَ اِلَّا هُوَ‌ ؕ سُبۡحٰنَهٗ عَمَّا يُشۡرِكُوۡنَ‏

“ Yahudiler “Üzeyir Allah’ın oğludur” ve Hristiyanlar “ Mesih Allah’ın oğludur” dediler. Bu sözler daha önce küfre sapanların söylediklerine benzer şekilde ağızlarıyla geveledikleri cahilce sözlerdir. Allah onları kahretsin; nasıl da yalan uyduruyorlar. Onlar ki, Allah’tan başka hahamları, rahipleri ve Meryem oğlu Mesih’i rab edindiler. Oysa onlar, tek olan bir ilaha ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. O ise kendisinden başka ilah yoktur. O ise onların şirk koştuklarından münezzehtir, yücedir”. (Tevbe 30-31)

Udey bin Hatem İslam’a girmeden Hristiyan iken “hahamlara ve rahiplere ibadet etmedik deyince Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem ona  “Kendilerine haramı helal ve helali haram kılmadılar mı?” diyerek sorunca Udey “evet” dedi. Resulullah (s.a.s) “İşte onlara ibadet etmek budur” (Tirmizi) 

Allah’a kulluk ederken, ona kulluk etmek niyetiyle birlikte başka bir niyet edinmekte bir çeşit şirktir. Allah şöyle buyurdu:

  قُلۡ اِنَّمَاۤ اَنَا بَشَرٌ مِّثۡلُكُمۡ يُوۡحٰٓى اِلَىَّ اَنَّمَاۤ اِلٰهُكُمۡ اِلٰـهٌ وَّاحِدٌ‌ۚ فَمَنۡ كَانَ يَرۡجُوۡالِقَآءَ رَبِّهٖ فَلۡيَـعۡمَلۡ عَمَلًا صَالِحًـا وَّلَايُشۡرِكۡ بِعِبَادَةِ رَبِّهٖۤ اَحَدًا‏ ﴿۱۱۰﴾ 

“ De ki, ben de sizin gibi bir beşerim. Ancak sizin ilahınız tek bir ilahtır diye bana vahyedilmektedir. Kim Rabbiyle karşılaşmayı umuyorsa, Rabbinin ibadetine şirk koşmadan salih amel yapsın” (Kehf 110)

Bu ayetin nüzul sebebi ise; Biri Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’e “Allah için cihadı seviyorum, aynı anda kendimi göstermeyi de seviyorum” diye  söyledi. Resulullah “Sallallahu Aleyhi Vesellem ” sustu, ondan sonra bu ayet nazil oldu” (İbni Ebi Hatem). 

Başka bir rivayet ise “Bir grup sahabe aralarında fısıldayarak (aralarında tartışırken) Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem onlara yönelip ne bu fısıldama? Diye  sorunca, “biz Mesih ve onun hakkındaki ihtilafları konuşuyoruz” dediler. Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem: “Mesih meselesinden (onun hakkında Hristiyanların ihtilafları meselesinden) daha fazla sizin için korktuğum şeyi söyleyeyim mi?” dedi bizde  evet dedik. “ Gizli şirktir; adamın kendini göstermek için namaza kalkmasıdır” dedi” (İbni Hanbel). 

Amele başka niyet katmanın büyük haram olmasına dair birçok hadis geçmiştir. 

Müşrikler, Yahudiler ve Hristiyanlar gibi değil, Müslüman Allah’ın vahdaniyetine, tekliğine tam inanırken, ibadet yaparken niyetine başka niyet katar! Bu ibadette şirk sayılır ve kişiden o salih amel kabul edilmez. Cihad ederken, namaz kılarken, oruç tutarken, hac yaparken ve sair ibadetlerde Allah’ın rızasıyla beraber gösteriş gibi başka niyeti varsa ondan salih amel hiç kabul edilmez ve tersine günah işler. 

Tirmizi’de geçen uzun sahih hadisi özetlersek  “ilk hesaba çekilecek şu üç kişidir; gösteriş için Kuran okuyan, Allah uğrunda savaşan ve malını Allah yolunda harcayan kimselerdir. Bunlar cehenneme atılır”. 

Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem kutsi hadiste şöyle buyurdu:

” قال الله تعالى: أنا أغنى الشركاء عن الشرك، من عمل عملا أشرك فيه معي غيري تركته وشركه” (مسلم)

“ Allah-u teala şöyle dedi: Şirk koşmaktan üstünümdür, buna hiç muhtaç değilim. Kim benimle beraber başkasını ortak kılarak bir iş yaparsa onu ve onun ortaklığını terk ederim”. (Müslim)

Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem bir kişi, bir kadınla evlenmek üzere hicret edince bunu açıklayarak şöyle buyurdu:

” إنما الأعمال بالنيات، وإنما لكل إمرئ ما نوى، فمن كانت  هجرته إلى الله ورسوله فهجرته إلى الله ورسوله، ومن كانت هجرته لدنيا يصيبها أو امرأة ينكحها فهجرته إلى ما هاجر إليه”

“ Ameller niyete göre olur, her kimsenin niyeti neyse öyle karşılık bulur. Kimin hicreti Allah ve Resulü için olursa, onun hicreti Allah ve Resulü için sayılır (hicret sevabı alır). Kimin hicreti kazanacağı dünya için ise veya evleneceği kadın için ise onun hicreti bunun için olur (hicret sevabı almaz) ( Buhari ve Müslim)  

  • Allah şirk koşanların şeytana taptıklarını şöyle bildirdi:

وَاِنۡ يَّدۡعُوۡنَ اِلَّا شَيۡـطٰنًا مَّرِيۡدًا ۙ‏ 

“Ancak azgın inatçı şeytana taparlar”

 Allah’la birlikte ilah edinenler, şeytana uyarak  ona tapmış olurlar. 

Ayrıca direk şeytana tapanlar da vardır. Yezidiler ve Satanistler gibi direk şeytana taparlar.  

Şeytanın emrine uymak şeytana tapmaktır. Aynen Yahudi ve Hristiyanlar, haham ve rahiplerinin emirlerine uymakla onları rab edinmiş oldular. Parlamentodakiler haham ve rahipler gibi bilerek Allah’ın hükmünü terk edip, haramı helal ve helali haram kılanlar kendilerini rab olarak ilan etmiş olurlar. Onlara inanarak tabi olanlar milletvekillerini rab edinmiş olurlar.

Şeytan bile bile Allah’ın emirlerine karşı çıkıp, insanlara vesvese vererek onları saptırmaya çalışır. Ama herkesi saptıramaz ancak insanların veya cinlerin bir kısmını saptırabilir. Zira Kehf suresinde 50. Ayette geçtiği gibi; İblis kendisi cinlerden olduğundan dolayı  başta cinleri saptırmaya çalışır. Cin suresi 1-4. Ayette: Bir kısım cinler Kuran’ı dinleyip hidayetli olunca,  kendilerinin büyüğü olan iblisin kendilerine Allah hakkında yalan ve saçma sapan şeyler söylediğini keşfettiler. Yanı sıra insanları saptırmaya çalışır ancak sapıklığa meyilli kimseleri saptırabilir.

  –  Ayetteşöyle geçti:

وَقَالَ لَاَ تَّخِذَنَّ مِنۡ عِبَادِكَ نَصِيۡبًا مَّفۡرُوۡضًا ۙ‏

“Senin kullarından elbette belirli bir pay alacağım dedi”. 

Ayette insanlar değil, kullar geçti ki cinleri ve insanları kapsasın. Zira Zariyet suresi 56. Ayette geçtiği gibi bu iki çeşit mahlûk Allah’a ibadet etmekle mükelleftir. Çünkü akılları vardır, ancak insanın aklı daha üstündür ve sureti daha güzeldir. Tin suresi 4. Ayette geçtiği gibi Allah insanı en güzel suretle yarattığını açıklanmaktadır. Fakat bir kısım saparak en alçak mahlûk olur, bir kısım iman edip salih amel yaparak en üstün mahlûk olur.

Zaten Allah ilk insan olan Âdem (a.s)’a ilim ve değer vererek, meleklerin ona secde etmelerini isteyince İblis kıskandı ve  secde etmeyi reddetti. Nitekim melekler arasında dolaşıyordu ve daha kâfir değildi. Bunun yüzünden kâfir oldu, cennetten kovuldu ve insanı da baş düşman edindi. Allah birçok ayette insanları ondan sakındırdı çünkü  vesveseyle insana tesir edebilir.  

Allah şöyle buyurdu:

  فَاِذَا قَرَاۡتَ الۡقُرۡاٰنَ فَاسۡتَعِذۡ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيۡطٰنِ الرَّجِيۡمِ‏ ﴿۹۸﴾  اِنَّهٗ لَـيۡسَ لَهٗ سُلۡطٰنٌ عَلَى الَّذِيۡنَ اٰمَنُوۡا وَعَلٰى رَبِّهِمۡ يَتَوَكَّلُوۡنَ‏ ﴿۹۹﴾  اِنَّمَا سُلۡطٰنُهٗ عَلَى الَّذِيۡنَ يَتَوَلَّوۡنَهٗ وَالَّذِيۡنَ هُمۡ بِهٖ مُشۡرِكُوۡنَ﴿۱۰۰﴾

“Eğer Kuran’ı okumak istiyorsan taşlanmış şeytandan Allaha sığın. İman edip Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun otoritesi yoktur. Ancak onu dost edinip ortak kılanlar üzerinde otoritesi vardır” (Nahl 98-100)

Şeytan Allah’a inandığı halde, Allah’ın kullarını O’nun yolundan saptırmaya çalışacağına yemin etmiştir. Allah şöyle buyurdu:

قَالَ فَبِعِزَّتِكَ لَاُغۡوِيَنَّهُمۡ اَجۡمَعِيۡنَۙ‏ اِلَّا عِبَادَكَ مِنۡهُمُ الۡمُخۡلَصِيۡنَ

“Şeytan dedi ki: Rabbim senin izzetine ant olsun ki, muhlis kulların dışında hepsini saptıracağım” (Sad 82-83)

Şeytan kâfir olmasına rağmen Allah’a yemin eder, fakat Kemalistler ve laikler Allah’a yemin etmeyi reddederler. İblisten daha azgın şeytandırlar. Zira şeytan bir sıfattır: Haktan çok sapanlar şeytan olurlar. Allah’ın emirlerini kabul etmezler, puta taparlar, Mustafa Kemal’i ilahlaştırdılar, ona eğilirler ve çocukları secde ettirirler. Allahtan söz etmezler ve O’ndan söz etmekten nefret ederler. Ebu Cehil ve Ebu Lehep’ten daha azgın oldular. Zira Allah’a inanıyorlardı, fakat putları bizi Allah’a yaklaştırır diye itibar ederiz dediler. Nitekim Mustafa Kemal İblis’in yapamadığı şeyi yapabildi: Hilafeti ve Şeriatı yıktı, küfrü, fıskı, fücuru ve kötülüğü yaydı, memleketi kâfirlere bağışladı, diğer İslam memleketlerinden kâfirler için vazgeçti. Açıkça Allah’la, Resulüyle ve müminlerle savaştı. Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’in kurduğu ve müminlerin 1300 senedir yaşattıkları devleti yıktı. İblis ve bütün şeytanlar ona tebriklerini gönderdiler.

İmanı anlayarak kalbinde yerleştiren, Allah’ın emrine teslim olan kimseler muhlis, ihlas sahibi ve samimi kimselerdir. Sadece Allah’ın vahyettiğine uyarlar. Şeytanın vesveseleri kalplerine girince, hemen Allah’a sığınırlar ve dinine sarılırlar.

Şeytan bir takım insanları korkutup kendisine tabi kılar, onun dostları olurlar. Ama müminler ondan ve dostlarından korkmazlar, sebat ve sabır gösterir, bunlara karşı mücadele eder ve Allah’ın dinini hâkim kılmak için çok çaba sarf ederler. Allah sabırlı, sebatlı ve mücadeleci müminleri övdükten sonra şöyle uyardı: 

اِنَّمَا ذٰلِكُمُ الشَّيۡطٰنُ يُخَوِّفُ اَوۡلِيَآءَهٗ فَلَا تَخَافُوۡهُمۡ وَخَافُوۡنِ اِنۡ كُنۡتُمۡ مُّؤۡمِنِيۡنَ‏ ﴿۱۷۵﴾ 

 “İşte; Şeytan ancak kendi dostlarını korkutur, eğer mümin iseniz onlardan korkmayın ve yalnız benden korkun”(Al-i İmran 175)  

Allah’ın şeytanı lanetlemesi ise, rahmetinden mahrum kılması ve azabına uğratmasıdır. Onu cehennemden hiç çıkmayacaktır. Âdem gibi tövbe etseydi, onu affederdi fakat inat etti ve tövbeyi reddedip kibirlendi. Bu şekilde ebedi laneti hak etmiş oldu. Müslümanlar da onu sürekli lanetlerler. Hac yapılırken sembolik olarak hacılar onu taşlarlar, bu şekilde, sürekli recmedilen ve taşlanan oldu.

  • İblis azgınlığını ve inadını vurgulamak için sanki meydan okuyarak insanları saptırmak üzerinde ısrarlıdır. Allah ondan insanları uyarmak mahiyetinde şöyle buyurdu: 

وَّلَاُضِلَّـنَّهُمۡ وَلَاُمَنِّيَنَّهُمۡ وَلَاٰمُرَنَّهُمۡ فَلَيُبَـتِّكُنَّ اٰذَانَ الۡاَنۡعَامِ وَلَاٰمُرَنَّهُمۡ فَلَيُغَيِّرُنَّ خَلۡقَ اللّٰهِ‌ؕ 

(Şeytan), onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar. Yine onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler”.

Kuruntular ise  yalan temenniler, umutlardır ve olmayacak bir şeyin olacağı zannına kapılmaktır. İnsanı Allah’ın yolundan saptırmak üzere aklına evhamlar ve gerçek olmayan şeyleri sokar. Bu şekilde insan kendisinin doğru yolda olduğunu, yaptığının yanlış olmadığını, her yaptığı kötülüğün güzel olduğunu hisseder, kendisine zararı olmayacağını, ahiret varsa azap görmeyeceğini, cennete gireceğine dair evhamlar içinde yaşar. 

تَاللّٰهِ لَـقَدۡ اَرۡسَلۡنَاۤ اِلٰٓى اُمَمٍ مِّنۡ قَبۡلِكَ فَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيۡطٰنُ اَعۡمَالَهُمۡ فَهُوَ وَلِيُّهُمُ الۡيَوۡمَ وَلَهُمۡ عَذَابٌ اَلِيۡمٌ

“Allah’a yemin olsun! Senden önceki ümmetlere Resuller gönderdik. Fakat (onlara inanmadılar) şeytan onlara (kötü) amellerini süslü kıldı, bu gün o onların dostudur, onlara acıklı azap hazırlandı” (Nehl 63)

İnsanın, Allah uğrunda harcamasını engellemek için fakirlikle korkutur ve kazandığı malıyla kötülük yapmaya teşvik eder. Allah şöyle buyurdu: 

اَلشَّيۡطٰنُ يَعِدُكُمُ الۡـفَقۡرَ وَيَاۡمُرُكُمۡ بِالۡفَحۡشَآءِ‌ ۚ وَاللّٰهُ يَعِدُكُمۡ مَّغۡفِرَةً مِّنۡهُ وَفَضۡلًا ؕ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَلِيۡمٌۚ

 “Şeytan size fakirliği vaat eder (fakir olacağınızdan korkutur) ve size çirkin şeyleri yapmayı emreder. Allah ise; size kendi tarafından mağfiret ve fazlalığı vaat etmektedir. Allah pek geniş ve Âlim’dir.” (Bakara 268)

Şeytan, insanları Allah’ın uğrunda harcamaması ve sadaka vermemesi için fakirlikle korkutur. Onların içlerine vesvese sokarak fakirlikle korkutur ve cimriliğe davet eder. Eğer harcarsanız malınız eksik olur ve böyle devam ederseniz fakir olursunuz diyerek vesvese verir.

  • Şeytanın insana emrettiği şey; putların hesabına hayvanların kulaklarını yaralamaktır. Allah şöyle buyurdu:

وَلَاٰمُرَنَّهُمۡ فَلَيُبَـتِّكُنَّ اٰذَانَ الۡاَنۡعَامِ 

(Şeytan) onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar”. Bu ayetle Allah: 

Cahiliyede, birkaç doğum yapan bazı hayvanlar putlara adanıyordu. Bunu göstermek üzere bir işaret olarak kulaklarını deliyorlardı. En’am denilen hayvanlarından oluyordu. En’am hayvanları ise dört çeşittir: deve, inek, koyun ve keçidir. Allah o gayeyle bunların kulaklarını kesmeyi yasaklamıştır, zira bu şeytanın işidir. Maide suresi 103. Ayette bundan söz edildi; bunların sıfatları Bahire, Saime, Vasile ve Ham’dır. 

Bahire putlara adandığına dair bir işaret olarak kulağını yaralayıp serbest bırakılan dişi devedir. Bu dişi deve sonuncusu erkek olarak beş doğum yaparsa, onu salıverip üzerine binmezler, etini yemezler ve bunu haram kılarlardı. 

Saibe serbest bırakılan dişi deve, koyun veya inektir. Adam bir yolculuktan dönerse, putlara bir tanesini adak olsun diye serbest bırakır. Buna işaret olarak kulağını deler veya yaralar veyahut keserdi. Etinin yenmesini, üzerine binilmesini ve kullanılmasını haram kılarlar. 

Vasile ise sonu ikiz erkek ve dişi 7 doğum yapan koyundur, veya ilk ve ikinci gebeliğinde dişi doğuran deve vasile olarak adlandırıldı. Kulağı kesilip, putlara adak olsun diye serbest bırakılır. 

Ham ise korunmuş hayvanlardır. Bir erkek deve 10 dişi deveyi hamile bırakırsa ham olurdu. Putlara adanır, adandığına dair işaret olarak kulağını yaralar veya bir parçasını keserler. 

Hayvanları tanımak veya tedavi etmek için hayvanın kulağına numara takmak caizdir. Zira bu iş kâfirlerin yaptıkları gibi helali haram veya tersini yapmak değildir.

İşte bu şekilde cahiliye döneminde Mekke’deki millet meclisi olan Dar-u Nedve’de yasa ve kanun çıkarıyorlardı. Kendilerine göre haramlar ve helaller belirliyorlardı. Onlar kesilmesini haram kıldıkları hayvanı işaret olarak kulağını yaralarlardı veya delerlerdi. Bunu Allah’ın emrettiğine dair yalan ve iftira uydurdular. Oysa Allah bunu emretmez, şeytan onlara vesvese ederek emir vermiştir, saptırmıştır. Bu asırda, yeni cahiliyede demokratik laik sistemde Millet Meclisi yasa çıkarıyor, helal ve haramı gösteriyor.

  • Yinede şeytan, insana Allah’ın yaratılışını değiştirmeyi emreder. Allah bundan sakındırarak şöyle buyurdu: 

وَلَاٰمُرَنَّهُمۡ فَلَيُغَيِّرُنَّ خَلۡقَ اللّٰهِ‌ؕ 

(Şeytan) yine onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler”.

Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

لَعَنَ اللهُ الوَاشِمَاتِ وَالمُسْتَوْشِمَاتِ والنَّامِصَاتِ وَالمُتِنَمّصَاتِ وَالمُتَفَلّجَاتِ لِلْحُسْنِ المُغَيِّرَاتِ خَلْقَ اللهِ

“Allahu Teâlâ dövme yapan ve yaptıran, kaşlarını incelten ve incelttiren, güzellik için de dişlerini törpüleyip Allah’ın yarattığı şekli değiştiren kadınlara lanet etmiştir.” (Buhari ve Müslim)

Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem ayette geçtiği gibi Kur’an’ı beyan eder.

Allah’ın yaratışını değiştirmek ise insanın yaratıldığı sureti güzellik maksadıyla değiştirmektir. Kaş, burun, diş, göz, kulak vs. sırf güzellik maksadıyla asıl şeklini değiştirmek caiz değildir. Fakat bir nedenle bir organda insan acı çekiyorsa bir rahatsızlık, bir hastalık varsa tedavi ettirebilir. Sadece bu tedavinin gerektirdiğini yapabilir.

Botox, yanak dolgusu yapmak ta güzellik için yapılıyorsa caiz değildir. Güzellik maksadıyla yaratılışı değiştirme konusuna dâhil olur. 

Bazıları iyi hissetmek için yapmak isterler. Oysa daimi şekilde iyi hissetmek ancak Allah’ı razı etmekle gerçekleşir. Geçici olarak insan bir şey için iyi hissedebilir fakat bu, daimi olarak kalbe itminan ve huzur sağlamaz, daimi şekilde iyi hissetmez, sürekli şekilde değişim ister, her şeyi denemeye başlar ve hayatı alt üst olur.

Eğer insan Allah’ın emrine uyarsa ve nehyinden vazgeçerse  Allah’ı kendisinden razı ettiğini hisseder, o anda kalbine huzur, itminan girer, mutlu olur ve Allah’ın sevgisini kazanır. Allah onun için müminlerin sevgisini de sağlar. Allah şöyle buyurdu: 

اَلَّذِيۡنَ اٰمَنُوۡا وَتَطۡمَٮِٕنُّ قُلُوۡبُهُمۡ بِذِكۡرِاللّٰهِ‌ؕ اَلَا بِذِكۡرِاللّٰهِ تَطۡمَٮِٕنُّ الۡقُلُوۡبُ ؕ‏ ﴿۲۸﴾  اَلَّذِيۡنَ اٰمَنُوۡا وَعَمِلُوا الصّٰلِحٰتِ طُوۡبٰى لَهُمۡ وَحُسۡنُ مَاٰبٍ‏ ﴿۲۹﴾ 

“ Onlar iman ettiler ve kalpleri Allah’ın zikriyle itminan, huzur bulur. Oysa kalpler ancak Allah’ın zikriyle mutmain, huzurlu olur” (Ra’d 28-29)

  • Allah şeytana uyanların hüsranlı akıbetini  bildirerek şöyle buyurdu:

وَمَنۡ يَّتَّخِذِ الشَّيۡطٰنَ وَلِيًّا مِّنۡ دُوۡنِ اللّٰهِ فَقَدۡ خَسِرَ خُسۡرَانًا مُّبِيۡنًا ؕ‏﴿۱۱۹﴾  يَعِدُهُمۡ وَيُمَنِّيۡهِمۡ‌ ؕ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيۡـطٰنُ اِلَّا غُرُوۡرًا‏ ﴿۱۲۰﴾  

“Kim Allah’ı bırakıp da şeytanı dost edinirse şüphesiz o apaçık bir hüsrana düşmüştür. Şeytan onlara vaadde bulunur ve onları kuruntulara sürükler. Oysa şeytan ancak aldatmak için onlara vaadde bulunuyor”.  

 Nitekim şeytanı dost edinenler şeytan olurlarl. Allah-u Teala şöyle buyurdu:

وَكَذٰلِكَ جَعَلۡنَا لِكُلِّ نَبِىٍّ عَدُوًّا شَيٰطِيۡنَ الۡاِنۡسِ وَالۡجِنِّ يُوۡحِىۡ بَعۡضُهُمۡ اِلٰى بَعۡضٍ زُخۡرُفَ الۡقَوۡلِ غُرُوۡرًا

 “Böylece, her peygamber için insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık, birbirlerini aldatmak için süslü ve yaldızlı sözler fısıldarlar, telkin ederler.” (Enam 112)

Şeytan ve onun dostları veya partisinin mensupları, her kötü ve çirkin işe davet ederler. Bu asırdaki kapitalist, laik, demokratik, komünist, sosyalist, diktatör devletler, yöneticileri ve görevlileri her kötülüğü ve çirkin işi serbest bırakırlar, her haramı mubah kılarlar. Onlar birer tağut ve birer şeytandır. Allah’ın ve Resulünün hükmünü reddederler! Hem de bunların bir kısmı biz Müslümanız, müminiz der! Veya Kureyş liderleri gibi Allah’a inanırız. Oysa bunlar birer münafıktır. Allah şöyle buyurdu: 

 اَلَمۡ تَرَ اِلَى الَّذِيۡنَ يَزۡعُمُوۡنَ اَنَّهُمۡ اٰمَنُوۡا بِمَاۤ اُنۡزِلَ اِلَيۡكَ وَمَاۤ اُنۡزِلَ مِنۡ قَبۡلِكَ يُرِيۡدُوۡنَ اَنۡ يَّتَحَاكَمُوۡۤا اِلَى الطَّاغُوۡتِ وَقَدۡ اُمِرُوۡۤا اَنۡ يَّكۡفُرُوۡا بِهٖ ؕ وَيُرِيۡدُ الشَّيۡـطٰنُ اَنۡ يُّضِلَّهُمۡ ضَلٰلًاۢ بَعِيۡدًا‏. وَاِذَا قِيۡلَ لَهُمۡ تَعَالَوۡا اِلٰى مَاۤ اَنۡزَلَ اللّٰهُ وَاِلَى الرَّسُوۡلِ رَاَيۡتَ الۡمُنٰفِقِيۡنَ يَصُدُّوۡنَ عَنۡكَ صُدُوۡدًا‌

“Sana (Muhammed ’e) indirilene (Kuran’a) ve daha önce indirilene (kitaplara) inandıklarını iddia edenleri görmedin mi? Tağuta muhakeme olunmak istiyorlar. Oysa tağutu inkâr edip reddetmekle emrolundular. Ama şeytan onları derin bir sapıklığa düşürmek istiyor. Eğer Allah’ın indirdiğine (Kuran’a) ve Resul’e (Sünnete) çağırılırlarsa münafıkların senden tam şekilde yüz çevirdiklerini görürsün”. (Nisa 60-61)

Allah; indirdiği Kitap ve Resulüne vahyettiği Sünnetten kanun çıkarmayıp başka kaynaklardan kanun çıkaranlara tağut adı verdi. Kendi çıkarlarına uygun, heva ve heveslerine göre yasa çıkaran kimseler tağut olurlar. Tağut şeytan manasına da gelir. Çünkü şeytan Allah’a inandığı halde kibirlenip Allah’ın emrine isyan etti ve kendini üstün gördü. Allah’ın her vahyettiğine isyan edip kendi hevesine ve çıkarına göre hareket etmek veya kanun çıkarmak isteyen tağuttur, şeytandır.

  • Allah ahirette bunların kötü akıbetini bildirerek şöyle buyurdu:

 اُولٰٓٮِٕكَ مَاۡوٰٮهُمۡ جَهَـنَّمُ وَلَا يَجِدُوۡنَ عَنۡهَا مَحِيۡصًا‏ ﴿۱۲۱﴾

“Onların barınağı cehennemdir, ondan kaçış yolu bulamazlar”.

Allah’ın emirlerine ve nehiylerine muhalefet edip şeytana uyanların akıbeti cehennemdir. Ondan kaçamazlar. Ne kötü gelecektir! En büyük hüsran budur. Ebedi hayatı kaybetmek, hep cehennemde yanmak, cennetten mahrum olmak en büyük hüsran değil midir? Elbet en büyük hüsrandır.

Allah sapık olanları, şeytana uyanları ve günah işleyenleri azapla ve cehennemle tehdit eder. Umulur ki vazgeçip tövbe ederler ve şeytan gibi kibirlenmeyip dalalet ve sapıklık içinden kurtulurlar. Hidayetli kimseleri, salih amel yapanları cennetle müjdeler. Allah’ın izniyle gelecek ayetlerde bunun üzerinde duracağız.