– 56 –

Zulüm yapmak, Allah’ın yolundan çevirmek, faizi ve insanların mallarını haksızca yemek; bu suçların cezası nedir?

İlimde derinleşen, Allah’a, ahirete ve Allah’ın indirdiklerine iman eden, namaz kılan ve zekât veren müminlerin ödülü nedir?

Samimi âlim ile sahte âlim ve Müslümanların tutumu ve görevi; kim kime tabi olur?

فَبِظُلۡمٍ مِّنَ الَّذِيۡنَ هَادُوۡا حَرَّمۡنَا عَلَيۡهِمۡ طَيِّبٰتٍ اُحِلَّتۡ لَهُمۡ وَبِصَدِّهِمۡ عَنۡ سَبِيۡلِ اللّٰهِ كَثِيۡرًا ۙ‏ وَّاَخۡذِهِمُ الرِّبٰوا وَقَدۡ نُهُوۡا عَنۡهُ وَاَكۡلِـهِمۡ اَمۡوَالَ النَّاسِ بِالۡبَاطِلِ‌ ؕ وَاَعۡتَدۡنَـا لِلۡـكٰفِرِيۡنَ مِنۡهُمۡ عَذَابًا اَلِيۡمًا‏  لٰـكِنِ الرّٰسِخُوۡنَ فِى الۡعِلۡمِ مِنۡهُمۡ وَالۡمُؤۡمِنُوۡنَ يُـؤۡمِنُوۡنَ بِمَاۤ اُنۡزِلَ اِلَيۡكَ وَمَاۤ اُنۡزِلَ مِنۡ قَبۡلِكَ‌ وَالۡمُقِيۡمِيۡنَ الصَّلٰوةَ‌ وَالۡمُؤۡتُوۡنَ الزَّكٰوةَ وَالۡمُؤۡمِنُوۡنَ بِاللّٰهِ وَالۡيَوۡمِ الۡاٰخِرِ ؕ اُولٰٓٮِٕكَ سَنُؤۡتِيۡهِمۡ اَجۡرًا عَظِيۡمًا‏

“Yahudilerin zulümlerinden ve çokça Allah’ın yolundan insanları çevirmelerinden dolayı kendilerine helal kılınan (hoş) temiz şeyleri haram kıldık. Nehyedildikleri halde faizi almalarından ve insanların mallarını haksızca yemelerinden dolayı (onları cezalandırdık). Onlardan kâfir olanlara acılı azap hazırladık. Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve müminler sana indirilene ve daha önce indirilene iman ederler, onlar da namaz kılarlar, zekât verirler, Allah’a ve ahirete iman edenlerdir. Onlara büyük ecir vereceğiz. (Nisa 160 -162)

Daha önceki ayetlerde, Ehl-i kitabın kâfirlikleri ve zulümleri teşhir edildikten, Meryem A.s ve onun oğlu İsa hakkında iftiraları da çürütüldükten, ahir zamanda İsa a.s gelip kendini onlara inandırıp İslam’a sokacağı da belirlendikten sonra, tekrar onların yaptıkları günahlar vurgulanmıştır. Bu vurgulamayla Müslümanların dikkati önemli hususlara çekilmek istenmiştir.

Yahudiler Allah’ın emrini veya nehyini pek kabul etmiyorlardı, aynı anda kabul etmemek için çok soru soruyorlardı. Allah’ın emrine hemen uymuyorlardı veya karşı geliyorlardı veya o emri inkâr ediyorlardı. Aynı anda bir nebi heva ve heveslerine göre bir şey getirmezse ya onu tekzip ederler ya da onu öldürürlerdi. Bununla beraber diğer insanları Allah’ın yolundan saptırıyorlardı. Onların Rasullere iman etmemeleri ve Allah’ın emirlerine isyan etmelerini değişik yollarla teşvik ediyorlardı. İşte o kadar büyük zulüm yapıyorlardı.

Yaptıkları bu büyük zulümlerden dolayı, Allah onlara ceza olarak daha önce helal kıldığı bir takım hoş şeyleri haram kılmıştır. Enam suresinde buna değinerek şöyle buyurdu:

وَعَلَى الَّذِيۡنَ هَادُوۡا حَرَّمۡنَا كُلَّ ذِىۡ ظُفُرٍ‌‌ ۚ وَمِنَ الۡبَقَرِ وَالۡغَـنَمِ حَرَّمۡنَا عَلَيۡهِمۡ شُحُوۡمَهُمَاۤ اِلَّا مَا حَمَلَتۡ ظُهُوۡرُهُمَاۤ اَوِ الۡحَـوَايَاۤ اَوۡ مَا اخۡتَلَطَ بِعَظۡمٍ‌ ؕ ذٰ لِكَ جَزَيۡنٰهُمۡ بِبَـغۡيِهِمۡ‌‌ۖ وَاِنَّا لَصٰدِقُوۡنَ‏

“Yahudilere bütün tırnaklı hayvanları haram kılmıştık. Sığırların ve koyunların, sırtlarında bulunan yahut bağırsaklarına yapışık veya kemiklerine karışmış olanların dışındaki içyağlarını haram kılmıştık. Zulüm ve isyanlarından dolayı onlara böyle ceza verdik. Biz şüphesiz sadığız (hep doğu söz söylüyoruz ve doğru şey yapıyoruz) (Ena’m 146)

Faizi yediler ve yedirdiler, oysa onlara haram kılınmıştı. İnsanların mallarını batılla yediler. Diğer insanları kandırıyor, haram kılınan satış yollarıyla kazanıyorlardı. Kalpazanlık ve sahte işler yapıyor, rüşvet te alıyorlardı.

İnsanları hoş şeylerden mahrum kılmak bir ceza sayılır. İnsanlar Allah’ın emirlerine isyan ederlerse veya bu emirleri reddederlerse Allah onları cezalandırır. Sağlıklarından, mallarından, hoş meskenlerinden ve meyvelerinden, huzurlu aileden, hayırlı çocuklardan, izzetten ve emniyetten olurlar. Nitekim Yahudileri zillete uğrattı, diğer insanları onlara musallat kıldı, yurtlarından çıkartıp sürgün ettirdi.

Bu dünyadaki azap böyledir. Ahirette Allah kendi emirlerini inkâr edenlere acılı azap hazırladı.

Allah Yahudileri böyle cezalandırmıştır. Müslümanlar aynı suçları işlerlerse benzeri akıbete uğrarlar. Nitekim Allah Yahudilerin yaptıkları kötülüklerini ve akıbetlerini anlatırken Müslümanları uyarmaktadır. İslam Hilafet devletinde tebaalar böyle suçlar işlerlerse cezaları vardır. Allah onları bu devlet yoluyla cezalandırır. İslam’daki Ukubat Nizamı kitabında detaylıca izah edilmiştir. Ölüm, haça germek, el kesmek, el ve ayağı çapraz şekilde kesmek, taşlamak, kırbaçlamak, sürgün, hapis, teşhir, kısas, diyet, ilişkiyi kesmek, mahrum kılmak, azarlamak, malı telef ettirmek ve para cezası gibi cezalar vardır. Hilafet devletinde hâkimler tarafından uygulanır.

“Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ve müminler sana indirilene ve daha önce indirilene iman ederler, onlar da namaz kılarlar, zekât verirler, Allah’a ve ahirete iman edenlerdir. Onlara büyük ecir vereceğiz”.

Abdullah bin Selam Yahudilerin en büyük hahamlarından idi, ilimde derinleşmişti. Hakkı görünce hemen iman edip Müslüman oldu, eski kitaplara inandığı gibi Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem’e indirilen kitaba, Kuran’a inandı.  Namaz kılmaya ve zekât vermeye başladı. Zaten Allah’a ve ahirete inanıyordu, şirk koşmuyordu ve Allah’ın ayetlerini inkâr etmiyordu, maslahata, heva ve hevese göre ayetleri tevil etmiyordu. Rasulullah’ı ve getirdiğini inceledi hemen gerçeği idrak edip iman etti. Onlara tabi olan kişiler iman ettiler. Allah bunun gibi ilimde derinleşmiş hakkani, ihlaslı kişileri ve onlara tabi olan kimseleri övdü. Bunlara büyük ecir verecektir.

Allah bu ayetlerde ilimde derinleşmiş müminleri ve bunlara tabi kimseleri överken yüzeysel düşünmeyi kötüler. Maslahata göre insanların gönüllerini almak üzere fetva verenler ilimde derinleşmiş kimseler değildir, yüzeysel düşünürler, akıbetlerini hiç düşünmezler, Allah’tan korkmazlar.

Zira imanı sağlam olan kişiler ancak ilimde derinleşmiş, samimi, ihlaslı, hakkani, zalim rejimden korkmayıp Allah’tan korkan âlimlere tabi olurlar. Çıkarını düşünen, heva ve hevesine uyan kimse kendisine uygun sahte âlimleri arar ve onlara uyar. Samimi kişi maslahat için faizi mubah kılan ve demokrasiyi savunan âlim olarak adlandırılan kişilere tabi olmaz. Zira samimi kişi Allah’a, Rasulüne ve Kitabına inandığı için bunlara uymak ister. Çünkü gerçek manada Allah’a ve Rasulüne inandı, yalnız Kuran ve sünnetin şeri kaynak olduğuna da inandı, maslahat, zaruret gibi tevilleri kabul etmez. Maslahat Kuran ve Sünnete uymakla gerçekleşir, tersi değildir.

İşte âlimlerin rolü büyüktür, insanlar onlara tabi olurlar. Zira İsrail oğullarından samimi âlimler iman edince samimi kimseleri etkilediler ve hepsi mümin oldu. Sahte âlimleri çoğunlukta idi, İsrail oğullarının çoğunu saptırdı. Müslümanların samimi âlimleri Müslümanları ve sair insanları doğru yola götürürler. Ama sahte âlimler, zalim otorite hesabına çalışıyorsa veya bu otoriteden korkuyorsa, canını ve çıkarını düşünüyorsa insanları saptırırlar. Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem bu tür fasit alimlerden sakındırdı. Ayrıca bütün Müslümanların dinlerini öğrenmelerini ve uyanık olmalarını, marufu emretmeleri ve münkeri nehyetmeleri talep etmiştir. Nitekim bu konularla ilgili ayet ve sahih hadisler hayli fazladır. Çünkü her Müslüman dini uygulamak, korumak ve yaymaktan sorumludur.

İşte Müslümanlar da Yahudiler gibi değişik bahanelerle Allah’ın emirlerine karşı gelirlerse veya onun emirlerini terk edip küfür kanunlarını uygulamaya, faizi yemeye ve yedirmeye, batıdaki gibi her tür satış şeklini mubah kılıp insanların mallarını haksızca yerlerse, bir yerde veya bir malda şeriatça hakları olmadığı halde laik mahkemelere başvurup batıl kanunlara binaen haksızca diğerlerin mallarını yemeye çalışırlarsa azap olarak başlarına musibet üstü musibet gelir. Sıkıntılı hayat yaşarlar ve ahirette azap görürler. Allah şöyle buyurdu:

“فَمَنِ اتَّبَعَ هُدَاىَ فَلَا يَضِلُّ وَلَا يَشۡقٰى‏ وَمَنۡ اَعۡرَضَ عَنۡ ذِكۡرِىۡ فَاِنَّ لَـهٗ مَعِيۡشَةً ضَنۡكًا وَّنَحۡشُرُهٗ يَوۡمَ الۡقِيٰمَةِ اَعۡمٰى‏”           

 “ Kim benim hidayetime tabi olursa hiç şaşmaz ve hiç bedbaht olmaz. Kim zikrimden yüz çevirirse mutlaka sıkıntılı bir hayat vardır. Kıyamet günü onu kör olarak haşrederiz” (Taha 123-124)

Allah’ın hidayeti İslam’dır; Kuran ve onun beyanı olan sünnettir. Allah’ın zikri onu anmaktır, her konuda onu düşünüp emrini ve nehyini hatırlamak, O’nun rızasını gaye edinip Kuran ve sünnete geçen emirlerini uygulamaktır. Müslümanlar devlette, toplumda, ailede, ilişkilerinde ve özel hayatlarında bunu uygularlarsa kıldığı haramdan vazgeçerlerse şaşmazlar ve bedbaht olmazlar, mutlu olurlar. Laik, demokratik ve hürriyetçi sisteme uyarlarsa sıkıntılı hayatları olur. 100 seneden önce İslam’a zıt olan Cumhuriyet ilan edildiği günden beri sıkıntılı hayatları devam etmektedir. Tekrar Allah’ın hidayetine dayalı Hilafet sistemini kurarlarsa hiç şaşmaz, sapmaz ve bedbaht olmazlar, mutlu olurlar.